"Cenk"
Kerim.
Kim bu Kerim?
Derin'in donmuş suratına bakarsak, alelade biri olmadığı kesindi. Daha önce bu ismi duymadığıma da emindim. Elini sıkarken şüpheli görünmemeye dikkat ettim, merakımı anlamamış olmalarını umarken. Görünüşe göre eski bir dostlarıydı ama çok daha fazlası olduğuna emindim. Daha sıkı gözlem yapmalıydım ve bu sebeple onu evime davet ettim.
"Güzel araba," dedi heybetli montuyla karşımda dikilirken.
Daha kaç farklı duyguyu tadacaktım? Bu yaşıma kadar eksik kalan ne varsa fazlasıyla yaşıyordum. Her duyguyu en uç noktada yaşıyor olmak bazen sinir bozucu olabiliyordu elbet, tıpkı şimdi olduğu gibi. Hissettiğim kıskançlık duygusu muydu?
Kerim yol boyunca İngiltere'deki günlerinden bahsetti, bir ara telefon konuşması yaptı. Ceren sık sık araya girip, oradaki restaurantları ve insanların rutin yaşam düzenlerini sordu. Derin tüm bunlar olurken, başını çevirmiş olduğu camdan dışarıyı seyrediyor, kollarını göğüsünde kavuşturarak sessizce oturuyordu. Eve geldiğimizde Kerim etrafa göz atıp, eline aldığı bibloyu sağa sola çevirerek yerine koydu.
"Güzel mimari, etnik desenlerin modernize olmuş şeklinde dizayn edilseydi çok daha iyi görünürdü," dedi.
"Bu hali de başarılı elbette."
"Teşekkür ederim," diye cevapladım şarapları kadehlere doldururken.
"Rüzgar yok mu?"
Derin uzun zaman sonra sessizliğini bozmuştu.
"Rüzgar?" kim diye sordu Kerim.
"Ev arkadaşın mı?"
"Kardeşim," diye bir kez daha cevapladım sorduğu soruyu.
"Birkaç gün şehir dışında olması gerekiyormuş," dedim. O sırada şarabı biraz dışarıya dökmüştüm. Derin hafifçe koluma dokundu, kelimelerin ardını görebilmişti. O varken, her şey yolundaydı. Bir şişe daha şarap almak için mutfağa gittim, cebimden telefonumu çıkarıp kararımı değiştirmeden önce rehbere girdim.
Rüzgar'ı aramalıydım, bir kez daha.
Bu sefer çalıyordu, ve ikinci çeviri sesinden sonra hattın ucunsan bir ses geldi.
"Bana kızgın mısın?"
"Telefonuma cevap vermene sevindim," dedim, bir süredir tuttuğum nefesi vererek.
"Ben sadece zor bir zamandan geçiyorum," dedi birkaç saniye süren sessizliğin ardından.
"Beni anlıyor musun?"
"Her zaman seni anlamadığımı söylersin," diye yanıtladım.
Bunun üzerine zoraki olarak güldü.
"Bundan sonrası için ne planlıyorsun?" diye sordum.
"Türkiye'nin saklı kalmış yerlerini keşfetmek istiyorum, girilmedik yerlere girip fotoğraf çekmek, insanların hayat hikayelerini dinlemek istiyorum," dedi. Sesi durağanlıktan, heyecanlı bir tona dönüşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
JugendliteraturDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...