"Derin"
Cenk'in evinde yere kadar uzanan camından dışarıyı izlerken, bugün olanları düşündüm. Annemle olağan fakat benim için oldukça yabancı bir anne-kız günü geçirdik. Üstelik her şey yolunda gitmiş ve bundan keyif bile almıştım. Yine de biraz temkinli davranmam, yeniden terk edilmeye hazırlıklı olmam gerektiği üzerine de kafa yordum. Cenk'in meraklı gözlerini üzerimde hissedince, elimdeki kahveden büyük bir yudum alarak, gülümsedim.
Telefonum çalmaya başladığında, bu saatte kimin aradığı üzerine tahminde bulundum ve elbette tahminlerimden haklı çıktım. Ceren uzun zamandır görmediğim bir heyecanla hattın ucundaydı. Önce eve ne zaman geleceğim üzerine sitemler etmiş, daha sonra ağzındaki asıl baklayı çıkartmıştı. Şaraphaneye gittiğimiz günden beri, aklı Esin Hanım'ın kardeşinde kalmıştı. Onunla fazla sohbet etme şansımız olmamasına karşın, hislerim bu defa olumlu olacağı yönündeydi. Yarın akşam oraya gitmek istediğini ve kendisine eşlik edip, edemeyeceğimi sorduğunda, heyecanlı ses tonuna yenilip kabul ettim.
"Umarım hayatı güzelliklerle dolu olur," dedi Cenk.
"Ceren'i severim."
"Ben de," dedim gülmemi bastırmaya çalışarak.
Birlikte camın ardında akıp giden hayatı izlemeye devam ettik, sanki dünyanın olabildiğince dışında ve büyükçe bir taşın üzerinde oturuyorduk. Ben ayaklarını aşağıya sarkıtmış haylaz bir çocuktum, Cenk ise bilge bir yaşlı.
Hemen köşede, hasır iplerle sarılmış aydınlatmayı açıp, üzerimize battaniye getiren Cenk'i izledim. Daha sonra yanıma gelip, bir kolunu başımın altına koyduğunda, huzurla gözlerimi kapattım.
Gökyüzü hiç olmadığı kadar mavi, çimenler alabildiğine yeşildi. Çıplak ayaklarım yürüdükçe gıdıklanıyor, rüzgar tenimde usulca dolaşıyordu. Dalgalı saçlarımın arasındaki papatyalardan birini alıp, burnuma götürdüm. O sırada, burnuma çalınan eşsiz kokuyla mest olurken, Cenk elinde büyük bir demetle karşımda duruyordu. Ona doğru koşup, bana uzattığı rengarenk çiçekleri göğsüme bastırdım. Boşta kalan elime uzanıp, birlikte yürümeye başladık. Yanımızdan geçip giden kimseyi umursamadan...
"Sanırım güzel bir gece geçirdin," dedi Cenk, durumdan hoşnut bir vaziyette.
"Evet," dedim.
"Bu denli güzel rüya görmeyeli epey zaman oldu."
Uzandığım yerden doğrulup, masanın üzerinde duran telefonumdan saate baktım. İşe gitmeden önce, eve uğramam gerekiyordu. Üzerimdeki Cenk'e ait olan kıyafetlere baktım. Uyuşmuş olan bacaklarımı yavaşça aşağıya indirip, koltukta asılı duran elbiseye uzandım. Cenk elinde kahveyle geldiğinde, çabucak birkaç yudum alarak masaya geri bıraktım.
"Beni biraz idare edebilir misin?" diye sordum, üzerimdekileri işaret eden hızlı bir bakış atarak. Başıyla beni onaylarken, ceketimi giydim. Taksi gelene kadar, kapının önünde belime sarılmış olan adamın dudaklarına öpücük kondurdum. Her seferinde bunun ne müthiş bir olay olduğunu söyleyip, abartılı hareketlerde bulundu. Bu tavrı beni epey güldürdü. Bilhassa da, ofisteki ciddi tavrılarını düşününce. Sonunda araba kapının önüne yanaşınca, araca binerek, çabucak arkamdan el salladım. Böyle hissetmeyeli uzun zaman oldu dedim, kendi kendime. Artık kendimi suçlu hissetmiyor, vicdan azabı çekmiyor ve bolca psikoloğun dediklerini tekrarlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...