"Cenk"
Gözlerimi üzerinden ayırmayacağıma dair kendime söz verdim. İçimde onu mutlu etmek üzerine sonsuz bir arzu uyandı. Bakışlarımı koltuğa boyluca uzanmış Derin'in üzerinde gezdirdim. Uyurken sakladığı ne varsa açığa çıkıyor, narin bedeni olduğundan daha da kırılgan görünüyordu. Oysa iri gözleri açıkken, tüm dünyaya meydan okuyacak gücü vardı.
Kapalı gözleri titremeye başladığında, huzursuzlandığını fark ettim. Ona yardım ederken, ağzımdan çıkacak her kelime dikkat etmem gerekiyordu, öyle ki bunu kabul etmeyecek kadar gururluydu. Sanki birileri tarafından düşünülmek, ona acı veriyordu. O kadar alışmıştı ki çok kişilik yalnızlığa, duygularının başkalarıyla paylaşmak onu düşündürüyordu. Belki benden de o yüzden kaçıyordu, hayatı alaya alarak yaşayan bir kadındı. Kimsenin onu üzmesine, yaşamının herhangi bir alanına dahil olmasına izin vermezdi. Bir süredir birlikte çalışıyorduk ama hakkında çözülmeyi bekleyen çok soru vardı. Yalnızca Ceren'in yanında kendini rahat hissediyor, duygularını paylaşabiliyordu. Ceren'i böyle anlarda kıskanıyordum, ona bu denli ulaşabiliyor olmak, hislerine dokunmak muhteşem olmalıydı.
Acıkmış olabileceği fikri aklıma düştüğünde kendime içten içe kızmadan edemedim. Bunu daha önce düşünüp bir hazırlık yapmalıydım. Yine de her zaman sipariş verdiğim yerden yemek söyleyerek bunu telafi edebilirdim. Mahçup bakışlarla beni izleyen ve hala uyku mahmuru olan Derin'i, kendine gelmesi için yalnız bırakarak aşağıya indim. İçimde tarifsiz bir heyecan vardı. İlk randevuma çıkıyormuşçasına özeniyor, dizdiğim tabakların sık sık yerini değiştiriyordum. Az sonra o da yanıma geldi ve karşıma oturarak, dışarıdan sipariş edilmiş olan yemekleri, ben yapmışım gibi öve öve yemeye başladı.
Evde uzun zamandır duymadığım ayak seslerinin yankısı, yerleri değişen eşyalar veya tezgahın üzerine bırakılmış bir bardağın hayatımdaki boşluğu dolduracağını nereden bilebilirdim?
Tüm çocukluğunu bir yurtta, gençlik yıllarını ise çoğunlukla yatılı okullarda geçirmiş benim için, ne anlama geldiğini iyi bilirdim. Bir de... O yıllardan, dört duvarı paylaştığım arkadaşlarım bilirdi.
Sevgi evinde kaldığım dönemlerde, çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Onunla aynı devlet okuluna gidiyorduk. Ben evlat edinildikten sonra başka okula tayin olmuş, o ise yanındaki boş kalan yatakla karşı karşıya kalmıştı. Geceleri kafamı yastığa koyduğumda onu düşünürdüm. Çünkü yeni evimde, odadan gelen dolap sesleri vardı, yürüdükçe ses çıkaran terlikler ve rüzgarın uğultusunu kesen sağlam pencereler.
Bir ay boyunca epey yadırgamış, yayları gıcırdayan metal başlıklı yatağıma özlem duysam da, sorunun bende olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bazı değişimlerin bana daha iyi geldiğini anlayıp, gözlemledim. Bana iyi gelen, arkadaşıma da gelebilirdi.
İlk işim, babamdan aldığım harçlıkları biriktirip, soluğu yurdun kapısında almak olmuştu. Henüz yeri dolmamış olan yatağımın köşesine oturmuş, iki elini dizlerinin arasına sıkıştırarak afili ceketime bakan arkadaşıma uzatmıştım karton kutuyu. Tek kelime etmeden açmış, içinden çıkan radyoyu baş ucundaki küçük komodine koymuştu. Ona yalnız hissettiğinde açmasını söylemiştim, cızırtılı seslerin uğultusunda huzur bulmasını dileyerek.
Arkadan gelen seslerin, içinden gelen sesleri susturacak kadar güçlü olmadığını bilmeden...
Kapı çalınca, tüm dalgınlığım yerini meraka bıraksa da, karşımda Yaprak'ı görünce afallamıştım. Derin ile aralarında olan sürtüşmenin farkındaydım ve bugün herhangi bir gerginlik yaşanmasını istemiyordum. İyi haberlerle gelmiş olduğu için keyfim yerine gelmişti. Bize yeniden sunum yapmak için şans vermiş olmalarından ötürü mutlu olmuş, daha çok Derin'in bu iş için kapıldığı suçluluk hissinden kurtulmuş olmasına sevinmiştim. Yine de gözlerindeki huzursuzluğun sebebini anlamaya çalıştım.
Yaprak'ın bana her fırsatta bir adım daha yaklaşmasından ötürü rahatsızlık duyuyordum. Onu kıracak herhangi bir hamlede bulunmamak istememe karşın, aşırı hareketleri ve bayağı konuşmasıyla, zaman zaman birlikte çalışmak yorucu oluyordu. Neyse ki bir süre sonra gitmek için izin istemiş ve ona kapıya kadar eşlik etmiştim. Aniden arkasını dönmüş ve sarılmak için yeltenmişti. Aramızdaki mesafeyi korumak istercesine geri çekilmiş, dostane bir tavırla, pek de uzun sürmeyecek şekilde sarılmıştım. Bundan dolayı rahatsızlık duymuş, niye kendisinden uzak durduğuma anlam verememişti. Kafasında birlikte olabilmemiz için hiçbir engel göremiyordu, güzel kadınlar, ona göre her zaman ilk seçenek olmalıydı. Oysa bir bedene tapmak, tavandan sarkan süslü bir avizeye tapmaktan farklı değildi, ışıkları yanana kadar. İşte o zaman hayran kalırdınız, her bir detayına.
Kapıyı kapatarak, hızlı adımlarla tekrar Derin'in yanına döndüğümde, onu kahverengi eskitme koltukta buldum. Uzanmış, belli belirsiz sayıklamaya başlamıştı. Sarındığı hırkasını çıkartınca kollarını ovalayıp, kısa bir an için titredi. Ayağa kalkmak üzereyken yakaladığı kolumda, ince ve sıcak parmaklarını hissediyordum. Bunu istemesem de karşı koymak zorunda olduğumu biliyordum. İçimde uyanan o kızarmış yanaklarına dokunma ve saçlarının arasında elimi getirme arzumu bastırmak için yutkunup, güçlü bir nefes verdim. Ona karşı mesafeli duracağıma karşı, kendime söz vermiştim. Neden en güzel şeyler, verilen kararların arkasından geliyordu? Parmakları bu defa boynumda gezip, kolları boynuma dolandığında, onu rahatsız etmeyecek mesafede yanına uzandım. Korkuyordum... Ne kadar yakınlaştıysak, bir o kadar da uzaklaşıyorduk. Gitmesinden korkuyordum, oysa hiç gelmemiş birini kaybetmek ne kadar mümkün olabilirdi, bilmiyordum. Üstelik sık sık da acı çeker vaziyette omuzları aşağıya çöküyor, zarif dudakları bükülüyordu.
Bilhassa da benim yanımda.
Boynumda nefes alış verişini hissedebiliyordum, bu his boğazımı yakmaya başlamıştı. Göğüsümün üzerine alelade bıraktığı ele dokundum. Baş parmağımla kemikli ellerini okşarken, ona bakmamak için direniyordum. Bu kadar yakınındayken, ondan uzak durmaya çalışmak zordu. Ateş düşürücü etkisini artık göstermeliydi. Sonra dudaklarının arasından beli belirsiz kelimeler dökülmeye başladı. Refleks olarak bakışlarımı ona doğru çevirdiğimde, sıcak dudaklarını kurumuş dudaklarımın üzerinde hissettim. Bir yandan kokusunu içime çekerken, öteki yandan elimi tüm kıvrımlarını ezberlemesi için, yüzünde gezdirmeye başladım. Kalbimin yerinden çıkması için haklı nedenleri vardı, fakat şu an beni yarı yolda bırakmamalıydı. Gözlerimi kapatıp bu anın tadını çıkardım, her gecenin karanlığında sergilenen hayalim şimdi gerçek olmuştu. Artık tek bir istediğim vardı.
Şu an zaman durmalıydı, tam da şu an!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...