Uyanış

863 427 29
                                    



"Derin"


Ağaca bağlanmış bir salıncakta sallanıyordum, her köşesinden sarkan tülleri tüm vücuduma nazikçe dolanırken birden boğazımı sıkmaya başladı. Arkamı dönüp ahşap salıncağı sallayan anneme baktım. Beni kurtarması için çırpınırken, o çığlıklarıma gülerek karşılık veriyordu. Sağa sola bakıp, gözlerimle yardım isteyecek birilerini aradım. Sonra onu gördüm, telaşla yanıma gelmek için koşmuş ve beni kurtarmak için mücadele etmişti. Her yardımında tüle daha çok dolandım, dolandım ve dolandım.

Adeta kördüğüm olmuştum.

Sonunda daha fazla direnecek gücüm kalmamıştı. Geriye kalan tek şey karanlık olmuştu, koca bir karanlık.

Tüm gece yatağımda dönüp durdum, uykuya dalınca aynı kabusu görmeye devam ediyordum. Bunu durduracak gücüm yoktu, çaresiz olmaktan nefret ediyordum. Kalkıp bir müddet yatakta oturdum. Başımı iki elimin arasına alıp, sessizliğin tadını çıkardığımda sabah olmak üzereydi. Usulca yattığım yerden kalkıp, ses çıkarmamaya gayret ederek duşa girdim. Sıkıca sarındığım bornozumla, Ceren'in aralık olan kapısından içeri baktım. Ben uyurken gelmişti ve yorgun görünüyordu. Göz kapakları titriyor, keskin hareketle başını çeviriyordu. Bugün kahvaltıyı hazırlama görevini üstlenmeye karar verdim. Ceren bu işe oldukça şaşıracaktı. Bu konuda maharetli olmasam da, tarif videolarına bakmadan da hazırlayabileceğim yemekler vardı.

Dolaptan aldığım yumurtaları çırparken, tezgahın üzerindeki telefonumdan sosyal medya hesaplarımı kontrol edip, cevap bekleyen mesajlara döndüm. O sırada aklıma düşen birkaç fikri de not aldım. Mesleki anlamda edindiğim bir alışkanlıktı, seneler evvel staj yaptığım bir reklam ajansının müdürü ilk görüşmemizde bana, "Kalemin var mı," diye sormuştu, çantamı seri hareketlerle kontrol edip, olmadığını söylemiştim ve o da "Fikirleri elinde tutmanın yolu, kağıt kalemden geçer," demişti. 

O sırada kapıda beliren Ceren, iki eliyle alkış yapıyor, kafasını sahte bir tavırla iki yana sallıyordu. Sonrasında birkaç adım daha gelerek gözlerini ovuşturmuş, mübalağa sanatına dair ne varsa gerçekleştirmişti.

"Sanırım şu an rüya görüyorum," dedi.

 "Uyanmış olamam."

"Seni cimciklememi ister misin?" diye sordum, tüm samimiyetimle.

"Tamam, ikna oldum," diyerek, masanın etrafında dolandı ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Seni iki ayağının üzerinde durabiliyorken görmek güzel, biliyorsun bıraktığımda bitik haldeydin."

"Çabuk toparlarım, bilirsin," diye yanıtladım gülümseyerek.

"Şu kazayı detaylı anlatsana," dedi, ağzına attığı salatalığı çiğnerken.

"Tatsız konuları kapatabilir miyiz? Ayrıca o arabadan kurtulduğum için de sevinmiyor değilim." dedim, burnumu kıvırarak.

"Evet," diye söze atladı.

"Kapının kolu elimizde kalmadan kurtulmuş olmamıza, ben de sevindim."

"En azından güne başlarken, onun yarattığı stresten kurtuldum," diyerek Ceren'in sözlerini pekiştirdim.

Derin SularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin