"Derin"
Kapının ardında duran her kimse, Cenk'i şaşkına çevirmişti. Eski bir dostu olabilir miydi? Belki de kuzeniydi, senelerdir görüşmediği. Yine de olağandışı bir durum olduğu ortadaydı. Az sonra birlikte içeri girdiklerinde, Cenk bizi tanıştırmak için oldukça hevesli göründüğünde, onun için önemli biri olduğunu düşündüm.
"Kardeşim," dediğinde neredeyse şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Cenk' in her zaman ketum bir yanı vardı ama bir kardeşi olabileceğini hiç düşünmemiştim. O yalnız büyümüş biri gibi bakıyordu, bunu sadece yalnız büyümüş biri görebilirdi. Konuşacak hem çok şeyleri, hem de hiçbir şeyleri yokmuş gibiydiler. Onları baş başa bırakmanın daha iyi olacağını düşündüm. Cenk beni kapıya geçirirken, bana kardeşinden neden bahsetmediği için, ona yakınmamı bekledi. Bunu yapmadım, eğer anlatmak isteseydi bu zamana kadar anlatırdı. Belli ki bilmediğim daha çok şey vardı.
"Bunu daha sık yapabilir miyiz? Yani birlikte vakit geçirmeyi," dedi.
Gülümseyerek başımla onayladım. Üç taksi de arka arkaya dolu geçince, gelen taksiye büyük bir minnetle baktım. Bu konuda hiç şansım olmamıştı. Benim için, tek seferde boş taksi gelme olasılığı aynı yere iki defa yıldırım düşme olasılığıyla aynıydı. Hayatın en sevdiği şey, birilerini bekletiyor olmaktı sanırım diye düşündüm, asansörün düğmesine üst üste basarken. Asansörlerle ilgili en garip olan da, asla bir araya gelemeyecek insanları aynı yere tıkabilme becerisine sahip olmasıydı. Bu nedenle bu konuya çoğu zaman kafa yorardım. Her bindiğimde, birkaç saniye bile olsa aynı kutucuğu paylaştığım bu insanların hikayesini hep merak ederdim.
Nereye gelmişlerdi?
Nasıl hissediyorlar, ne düşünüyorlardı?
Kimi kollarını kavuşturur, kimi gözünü yere dikerdi.
Kimi sabırsızca ayağını sallar, değişen kat numaralarına bakardı.
Sahi, bu insanların hayat mücadeleleri neydi?
Ofise girdiğimde herkes çoktan çalışmaya başlamıştı, Fehmi Bey'in henüz gelmemiş olması ise büyük bir şanstı.
"Kahramanımız ulvi bir görevde olduğu için, işe geç kalmıştı."
Sabah sabah benimle uğraşan Ceren'e baktım, keyfi oldukça yerinde gözüküyor ve ışıl ışıl parlıyordu. Saçlarını bile her zamankinden farklı bir şekilde toplamış, üzerine daha canlı renklerin olduğu ceket giymişti.
"Dün gece sana mesaj atmamak için kendimi zor tuttum," dedi.
"Telefonumda sadece senden gelen beş mesaj vardı," diye cevap verdim şaşkınlıkla.
"O kadar tutabildim yani," dedi gülerek.
Kahkahalarına eşlik ederken masama geçtim, Ceren oturduğu yerden kalkarak benim yanıma geldi ve kollarını göğsünde kavuşturarak dikildi.
"Her şey yolunda, Cenk' de iyi," dedim çabucak.
"Oldu mu?"
Ceren yeterince tatmin olmamış şekilde huzursuzca kıpırdandı. O sırada Cenk içeri girdiğinde, herkes yerinden kalkıp baş sağlığı diledi. O ise tüm içtenliğiyle taziyeleri kabul ederken, sık sık bana bakıyordu. Ağır adımlarla yanıma gelip, yaptığımız kısa konuşmadan sonra Ceren bir hışımla yanıma geldi.
"Söylesene, en önemli haberi en son mu verecektin?"
"Ben de bir kardeşi olduğunu bilmiyordum," dedim neyi ima ettiğini anlayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...