"Cenk"
Henüz ne olduğunu anlamamıştım ki, sendeleyerek yürümeye başladı. Dik merdivenlerden inerken, refleks olarak ona doğru uzandım. Az önce hızlıca içtiği şarabın da bunda etkisi vardı. Gözlerini nedenini bilmediğim pişmanlıkla önüne düşürdü. Yaşananları tekrar tekrar düşünüp, atladığım bir yer var mı diye baksam da, sonuca ulaşamadım. Belli ki yardıma ihtiyacı vardı ve bu süreçte onun yanında olmak istiyordum fakat aramıza aşılması zor duvarlar örülmüş gibiydi. Bana bu denli öfkeli ve uzak olmasını anlayamıyordum.
Aşağıya indiğimizde uğultu aniden kesildi ve tüm meraklı gözler üzerimize çevrildi.
"Dosyayı bulabildiniz mi?" dedi Ceren, şüpheyle kollarını göğsünde kavuştururken.
"Yanılmışım," dedim.
"Çalışma odasında bulamadık."
Derin, sözlerimi başıyla onaylamakla yetindi.
Eksik evrakları mailden temin ettiğimizde, işlerin bir kısmı düzene girmişti. Derin çoktan masaya oturmuş, tüm hakimiyeti eline almıştı. Sıraladığı fikirleri ve stratejileri dinlerken, doğrudan ona bakmamaya gayret ediyor, tuttuğum birkaç parça taslağı inceliyordum. Aklım hala az önce yaşananlarda olsa da, dışarıya yansıtmamak için çabalıyordum. Bu gizemli davranışların altında neyin yattığını öğrenmek istiyor, öte yandan buna ne kadar haddim olduğunu sorguluyordum.
Ceren ise aşağıya indiğimizden beri, beni ve Derin'i süzüyor, aramızdaki gerginliğin sebebini çözmeye çalışıyordu. Yaprak'ın yanıma geldiğini görünce, başını sallayarak önüne döndü. Yaprak elindeki tabletten bir yazı gösterirken, olabildiğince yakınıma gelmiş ve üstelik bundan rahatsızlık duymamıştı. Buna karşın Derin yakınımda durduğu süre boyunca acı çekiyor, hemen gitmek için fırsat kolluyordu.
Narin görüntüsünün ardında, çelik gibi güçlü duran bu kadının, neden etkisi altında olduğumu sorguluyordum. Daha önce hissetmediğim duygularla dolup taşmış, henüz benim için de yeni olan bu hisleri adlandıramamıştım. İçimde büyüyen bir korku vardı üstelik, ona yaklaştıkça canını acıtmaktan, yarasının nerede olduğunu ararken, yanlışlıkla üzerine basmaktan korkuyordum.
Son olaydan sonra Derin ile ilk kez göz göze geldiğimizde, Yaprak'ın bu kadar yakınımda olmasına neredeyse bozulduğunu düşünecektim. Oturduğu yerden kalkıp eliyle işlerin bittiğine dair kısa bir hareket yaptı. Masada duran birasından yudum aldı, Ceren ona kaçamak bir işaret yapsa da, onun her zaman ki gibi umrunda olmadı. Dudaklarının arasından çıkan "İyiyim," kelimesini seçebilmiştim.
Bir sonraki hareketini görmek için, onu rahatsız etmemeye özen göstererek izlemeyi sürdürdüm. Kararlı fakat ağır adımlarla duvara yaslı piyanonun başına geçip, tozlu tuşlarında parmaklarını gezdirdi.
Rahatsız vermemeyi umarak yanına doğru gidip, duvara yaslandım.
"Çaldığını bilmiyordum," dedi benden tarafa bakmayarak. Bakışlarım sandığım kadar gizli değildi anlaşılan.
"Aslında çalmıyorum, " dedim.
"Enstrüman konusunda pek de iyi olduğum söylenemez fakat babam çalardı... Bu yüzden evimizde her zaman piyano olurdu, sanırım o benim için huzurun sembolü," diye ekledim. Her zaman öğrenmek istesem de, bir türlü fırsat yaratamadım. Galiba öğrenemeyeceğime dair bilinçaltım endişe duyuyor."
"İstersen sana öğretirim," dedi gülümseyerek.
"Senin gibi disiplinli bir adam, eminim en kısa sürede bunun üstesinden gelir," diye ekledi.
Bira şişesini gürültüyle yanında duran küçük komodine bıraktı. Ahşap tabureye oturup, ince parmaklarını bir kez daha tuşların üzerinde gezdirdi. Önüne düşen saçı kulağının arkasına alıp, parmaklarını yeniden koyarak, bu kez çalmaya başladı. Az kişilerce bilinen kült olmuş bir eseri çalmaya başladığında, nefesimi ne kadar süre tutmuş olduğumu düşündüm. Sıralı tuşların karşısında devleşen küçük bedenini izledim.
Son notaya bastığında, ellerini birkaç saniye için önünde kavuşturup, narin bedeniyle zarifçe doğruldu. Birasını bıraktığı yerden alıp, kalanını tek seferde içti. Ekip arkadaşlarının alkışlarına reverans yaparak karşılık verdi. Verandaya açılan kapıyı yavaşça aralayıp, dar aralıktan dışarı süzüldü. Görüş alanımın dışına çıkmış olduğundan, ağır adımlarla arkasından giderken, odada yeniden hararetli bir tartışma başlamıştı. Kimse ortalıktan kaybolduğumuzu anlayacak kadar da bizimle ilgili değildi. Aralık olan kapıyı biraz daha genişleterek usulca arkasından gittiğimde, rüzgar saçlarından salınan kokusunu bana taşımış ve içimi huzurla doldurmuştu.
Ellerini iki yana açıp yüzüne vuran temiz havayı kucaklarken, denizden gelen tuzlu suyun kokusunu ciğerlerine çekti.
"Bu işte şansımız yüksek mi?," dedi, denizi izlemeyi sürdürerek.
"Hangi iş?" diye cevapladım, yutkunarak.
Arkasını dönüp, başını hafifçe eğdi ve bana doğru bir adım attı. Engel olamadığı gülümsemesini bana sergilediğinde, nefesim bir kez daha kesilmişti. Ona karşı gülünç duruma düştüğümün farkında olsam da, benim de yüzüme geniş bir gülümseme yayıldı. Karşımda duran bu kadına her seferinde yeniliyordum. Üstelik bu mağlubiyetten şikayetçi değildim. Daha çok bu anın tadını çıkarmak ile meşguldüm.
"Konkur?" dedi, kaşlarını havaya kaldırarak.
Bunu söylerken bedeniyle uyumlu olacak şekilde yüzüne çocuksu bir ifade takınmıştı. Beni bozguna uğratmış olmasından ve şaşkın halimden keyif alıyordu. Ciddiyetimi bozmamaya gayret ederek boğazımı temizledim.
"Elbette," dedim, yanlış anlamadan ötürü yüzümün kızarmamış olmasını umarak.
"Bu işi alacağımızdan şüphem yok."
Birkaç adım daha atarak yanına geldiğimde, ikimizde kıyıya vuran dalgalardan üzerimize sıçrayan su damlalarını vücudumuzda hissettik. Sessizce ışıkları derinliklere yansıyan teknelerin, dingin havasında soluklandık. Bu sefer daha cesur olarak, gözlerimi kaçırmadan baktım ona. Cebimden çıkardığım elimle, rüzgarın nemli dudaklarına yapıştırdığı saçlarını nazikçe temizlerken, Derin' de gözlerini kırpmadan benimkilerle buluşturdu. Bana doğru bir adım attığında, kalbimin teklediğini hissettim. Göğsünde kavuşturduğu kollarını iki yana serbest bıraktıktan sonra kulağıma eğildi.
"Bence iyi bir iş çıkarttık," deyip içeri doğru gittiğinde, ben hala olduğum yerdeydim.
Belki de değildim.
Bundan hiç emin değildim.
Arkadaşlar bölümü nasıl buldunuz?
Düşüncelerinizi yorum olarak yapar ve oy verirseniz çok sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Ficção AdolescenteDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...