"Cenk"
Masaya kağıdı usulca bırakırken evde olanları düşündüm. Bir gürültü kopmuş ve koşarak Derin'in yanına gitmiştim, etrafa saçılmış cam kırıklarının arasında duran bu kağıda doğru uzanmış ve usulca bana uzatmıştı. İçinde babam tarafından başka bir kadına yazılmış olan bu mektubun, duygu dolu sözcüklerden oluşmuş satırlarından her biri aklıma kazınmıştı. Babam mutlu bir adamdı, hayatla arasında çözemediğim bir münasebet vardı, daha çok karşılıklı anlaşmış gibiydiler. Yüksek bir yamaçtan hayata bakıyordu ve her şeye hakimdi. Onun tecrübelerini ve bana ettiği nasihatleri her zaman dinledim. Şu an baktığım pencerede olan babamın etkisi yadsınılamaz bir gerçekti.
Beni yurttan aldıkları ilk günden beri biliyordum, ayrı ayrı mutlu fakat bir araya geldikleri zaman felakettiler. Annemin bitmek bilmeyen söylenmeleri, babamın umursamazlığı... Birbirine tezat bu iki insanın arasında bir aşk olduğunu hiçbir zaman düşünmemiştim ama babamın kalbinin bir başka kadın için attığı da aklımın ucundan geçmemişti.
Bunu görememiş olmak beni üzmüş, Derin sakin ses tonuyla telkinde bulunarak elimi tutmuştu. Bu bana ne için üzülmüş olduğumu bile unutturmuştu.
Ahmet amca ile olan tanışıklığımız çok eskilere dayanırdı, babam bizi çocukken sık sık bu salaş meyhaneye getirir, bahçesinde koşmamıza izin verirdi. Ahmet amcanın leziz balık kroketlerinden yerken Rüzgar ile diğer masada oturan yaşlı çiftlerle alay eder, küçük ellerimizle büyük zahmetle ağzımızı saklamaya çalışarak gülerdik. Şimdi ise yüzündeki çizgileri epey derinleşmiş olan bu adama bakıyordum, bir yabancıya bakar gibi çünkü ağzından çıkan her kelime beni şaşkına çeviriyordu.
Nadide imiş ismi, gizemli satırların sahibinin.
Nerede olduğu ya da hayatta olup olmadığı bilinmiyordu.
İçimde tarifsiz bir arzu vardı, onu bulmaya dair. Ahmet amcadan dinlemiş olduğum hikayeyi bir de kendisinden dinlemek, neden bu aşkı sonlandırmış olduğunu sormak istiyordum. Yeterince uzaklaşmış olmak sarmış mıydı tüm yaralarını? Yoksa içinde her zaman taşımış mıydı umudun kırıntısını? Sevmek çok enteresan bir olaydı, sağlıklı düşünmeye dair ne kadar yetisi varsa çeker alırdı insandan bir bir... Öyle ki, karşımda duran kadının ağzından çıkan her kelime, yüzüne takındığı her mimik başka dünyaların kapılarını aralıyordu bana. Kısa bir süre bile olsa bu dünyadan uzaklaşmış olmak beni hoşnut ediyor, içimde oluşan kıpırtılara teslim oluyordum.
Babam da bardağı kavradığı narin ellerine mi aşık olmuştu Nadide'nin, dudaklarını istemsize ısırıp uzaklara dalışına mı? Belki de birlikte sustukları zamanların tutkunuydu, kim bilir.
Rakı kadehlerini tokuştururken dinlemek isterdim onu, anlayan gözlerle bakmak ve tek kişilik kalbinin büyüklüğünden bahsetmek.
Ahmet amca çoktan diğer masalarla ilgilenmeye başlamış, bardaklar boşalmıştı. Derin özünde anasonun vermiş olduğu sersemliğin tadını çıkarıyor, bol bol gülümsüyordu. Bir ara bardağı göz hizasında havaya kaldırmış ve dünyanın burdan bakınca çok da kötü gözükmediğini söylemişti. Masadan kalkarken koluma girip, çimenlerin üzerinde duran ayakkabılarını alıp giyme zahmetinde bulunmadan yürümeye devam etti.
"Aramaya nereden başlayacaksın?" dedi bakışlarını yerden kaldırmadan.
"Çok da uzak olmayan yerden," dedim, Ahmet amcanın hanımeli kaplı meyhanesinin kapısından çıkarken cebime iliştirdiği kağıdı sıkarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Sular
Teen FictionDerin, yeterince zor olan hayatını düzene sokmaya çalışan bir reklam yazarıdır. Aynı ofisi paylaştıkları ve onu anlamakta ısrarcı olan sanat yönetmeniyle daha fazla vakit geçirmeye başladıklarında, aralarında inkar edilemez çekimle başa çıkmaya çalı...