Uzun zaman oldu biliyorum. Ama aşırı yoğunum. Vizelerden kafa kaldıramıyorum. Ayrıca uzun zamandır aklımda olan bir kurgu daha var. Biraz onun üzerinde çalışıyorum.
Neyse hepinizi seviyorum, iyi okumalar..
Tezgahın arkasındaki taburelerden birine oturmuş, kucağıma bıraktığım tabaktan aşırdığım havuçları yiyordum.
"Sen onunla doyacak mısın?" Oliver tabağıma burun kıvırsa da bebek için gayet de sağlıklı bir atıştırmalıktı. Tabi onun da buradaki diğer insanlar gibi bundan haberi yoktu. Yaklaşık bir aydır bunu saklamayı becerebilmiştim. Neyseki çabuk kilo almıyordum.
"Aç değilim zaten." dedim mutfağa giren Agnes'a saniyelik kayan bakışlarımı tekrar ona çevirirken.
"Zaten hiç aç değilsin ki." Biraz sitem ve çokça şaşkınlık barındıran sesi beni güldürdü. Kafamı kaldırıp ona cevap vereceğim sırada Agnes'ın tepsiyi mutfağın ortasındaki tezgaha sertçe bırakması üzerine sustum.
"Bu soğuk mu şimdi?" Ateş püsküren gözlerini ikimiz üzerinde dolaştırırken bir cevap bekler gibi bir hali vardı.
"Ne bilelim biz?" Oliver gözlerini devirerek her zamanki gibi onu dikkate almadığında bu onu daha çok sinirlendirdi. Tepsideki fincanı alarak içindeki her ne ise büyük bir yudum alarak sıcaklığını test ettiğinde öksürerek fincanı tekrar tezgaha bırakması çok uzun sürmedi.
"Sıcak!" Oliver söylenerek ona bir bardak su uzattığında bıkkın bir tavırla bana döndü.
"Bu aptalı kim işe aldı, gerçekten hiçbir fikrim yok." Agnes'ın hali gülmek isteyeceğim son şeyken Oliver'ın yanında bu imkansız hale geliyordu.
"Agnes, unutma." Onu omuzlarından tutarak çok önemli bir şey söyleyecekmiş gibi sarstığında Agnes, hala yanan dilini dışarıda tutuyordu. "Müşteri her zaman haklıdır. Şimdi git, seni daha fazla görmek istemiyorum."
Söylenerek yanımdaki ahşap tabureye çöktü. "Ne zaman işten atılacak çok merak ediyorum doğrusu."
"Niye öyle diyorsun ki? İyi kız aslında. Çok fazla takılıyorsun ona." dedim çiğnediğim havucu sonunda yutabilecek kadar öğüttüğümde.
Bana yandan bir bakış attı.
"Bence sen o güzel kafanı böyle şeylere yorma. Agnes'tan bahsediyoruz sonuçta." Bir nefes için duraksadı. Hemen ardından saatine saniyelik bir bakış atarak az önce oturduğu yerden kalkmıştı. "Götüm ancak bu kadar düz zemin görüyor."
Elimde olmadan kendimi yine ve yeniden ona gülerken buldum. Onun etrafında olup somurtmak işten bile değildi. Çok farklı bir karakteri vardı. İnsanın hayatında ihtiyaç duyduğu can simidi gibiydi aslında. Sadece suda değil düşüncelerde boğulmaktan kurtarıyordu.
Boşalan tabağımı bulaşık yığınına bırakarak salona geri döndüm.
~~~
Çok yoğun bir öğleden sonrası olmuştu. Dinlenebilmek için beş dakikamız bile olmamıştı. Akşam üzeri ise yine kalabalıktı ancak ayaküstü bir şeyler yiyebilmiştik en azından.
Bir ay olmuştu. Günler sandığımın aksine burada oldukça çabuk geçiyordu. Dakikaların bir türlü geçmek bilmediği yer yalnız kaldığım anlardı. Çünkü o zaman zihnimi meşgul edecek bir şeyler bulmak imkansızlaşıyordu.
Buradaki insanlar iyiydi. Herkesin kendine has farklı bir tarzı olsa bile birbirlerine ve bana karşı hiç kimsenin kötü bir hareketi olmamıştı. Tam tersine sanki yıllardır burada çalışıyormuşum gibi beni karşılamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fiksi Penggemar"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."