Cigarette

14.5K 430 58
                                    

Onu koridorun sonunda arkadaşlarıyla beraber gördüm. Yutkundum. Canıma mı susamıştım ben? Tanrım, derdim neydi benim? Karşılarına çıkıp ne diyecektim?

Koridorun ortasında öylece dikilip dururken insanlar çarpıp geçiyor, dengemi kaybetmeme sebep oluyorlardı. Yaptığım aptal davranışın kıyısından dönmek üzereydim ki beni gördü. Önce ifadesiz yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. Ardından yaslandığı duvardan kendini iterek yanıma doğru adımladı.

Korkmadım. Korkacak bir şeyim yoktu. Çünkü bu defa sesimi çıkarabilmiştim. Kendimi her zamanki gibi suçlu değil cesur hissediyordum. Gelip kolumu tuttuğunda da sesimi çıkarmadım.

"Bana geleceğini biliyordum. Eskiden olduğu gibi." Dudakları hemen kulağımın yanındaydı. "Ama önce biraz eğlenelim." diye fısıldadı. Dudaklarının hareketinden gülümsediğini anladım. Gözlerimi yumdum. Onun eğlence anlayışını biliyordum.

"Yapma," diye fısıldadım. Devam etmeme izin vermedi. İşaret parmağını dudaklarıma bastırdı.

"Konuşmak yok, Leona. Beni takip et." Arkasını döndü, birkaç adım attı. Gelmediğimi görünce yüzünde hiç de hoş olmayan bir ifade oluştu. Sargılı elimin bileğini sıkıca kavradı.

"Yaptığın her yanlışta daha çok acı çekersin." Sakin konuşuyor, insanların dikkatini çekmemeye çalışıyordu. "Şimdi uslu dur. Yoksa ne olacağını biliyorsun." Boğazıma takılan hıçkırığı önlemek adına dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım ve kafamı salladım. "Önce şu elindekileri dolaba bırak." dedi gözleriyle elimdeki birkaç kitabı ve çantamı işaret ederek.

Dolabıma doğru ilerledim. Bu sırada bileğimi bırakmadı. Hemen yanımdaydı. Şifreyi girdim ve elimdekileri dolaba bıraktım. Bizi gören birkaç kişi arasında fısıldaşıyordu.

Bileğimi tutan eli daha çok sıkılaştı. Peşinden sürükleyerek merdivenlere yöneldi. Birkaç katı aceleci adımlarla indi. Ona ayak uydurdum. Bodruma indiğimizde nereye geldiğimi artık biliyordum.

Ağır demir kapıyı cebinden çıkardığı bir anahtarla açtı. Kalbim şiddetle çarpıyor ona karşı gelmemi haykırıyordu. Ancak bunu yapamazdım.

Kullanılmayan malzeme odasına doğru sırtımdan itti. Sendelesem de dengemi kısa sürede buldum. Arkamızdan kapıyı kilitledi. Duvara dokunarak bir şeyler aradı. Bir düğmeye dokundu. Tavandaki lamba titreyerek açıldı. Ancak çok güçlü değildi. Sadece önümü görebileceğim kadardı. Etrafı hızla taradım. Oldukça eski, paslı bir dolap ve üzerinde unutulmaya yüz tutmuş gereksiz eşyaların olduğu raflardan başka bir de küçük odanın tam köşesinde duran bir sandalye vardı.

"Sandalyeye otur." dedi emir vererek. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemiyordum. Ancak onu bekletmiş olmalıyım ki dönüp tekrar baktı. İşlerin daha kötü olmaması adına dediğini yaptım.

Cebinden çıkardığı paketten bir dal sigara aldı. Ardından çakmağıyla tutuşturdu. Eski dolabı açtı. Kapak büyük bir gürültü çıkardı. Dudakları arasından bir küfür savurdu.

Ellerimi birbirine kenetlenmiş endişeyle ne yapacağını izliyordum. Dolaptan her halinden sağlam olduğu belli olan bir ip çıkardı. Sigarasını dudakları arasına aldı. Yanıma yaklaştı ve önümde diz çöktü.

"Bunu yapmak zorunda mıyız?" diye sordum sesimi bulabildiğimde. Gözlerimin içine öyle bir baktı ki sanki geriye gidebilir mişim gibi kendimi geri çektim. Kürek kemiklerim sandalyenin sert yüzeyine çarparak sızladı.

Üzerimdeki hırkayı tek bir hamlede çıkardı. Kollarımı sandalyenin arkasına bağlarken sigara kokan nefesini boynumda hissediyordum. Midem bulanıyordu. Bunu yapmasını istemiyordum.

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin