Rain

14.7K 406 91
                                    

Göz kapaklarım camlara vuran yağmurun siddetli sesiyle aralandı. Başımda ve kasıklarımda derin bir sızı, zihnimde bilinmezlik vardı.

Ve ben çıplak bedenimin ince bir çarşafla örtüldüğünü görünce dün gece ne yaptığımızın farkına vardım.

Ellerim sıkıca çarşafı kavradı ve çeneme kadar utançla çektim. Yatağın diğer tarafı boştu. Odanın içindeki küçük banyodan ses gelmiyordu. Yoktu. Öylece bırakıp gitmiş miydi yani?

Hafif aralık kapıdan sıyrılarak kulaklarıma çarpan seslerle birlikte yataktan doğruldum. Çarşafı çıplak bedenime sardım. Ayaklarım soğuk parkelerle buluştuğunda ürperdim. Paytak adımlarımı kapıya doğru yönlendirdim.

Aralık kapıyı geçebileceğim kadar açtım. Koridorda attığım adımlar yolu yarıladığımda durdu.

"Ashton, gördüm." Calum'a ait olduğunu düşündüğüm ses koridorun sonundaki kapısı yarıya kadar açık olan mutfaktan rahatlıkla duyuluyordu. Ciddi ses tonu kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Ona nasıl sarıldığını, birlikte nasıl uyuduğunuzu gördüm. Ashton, sen kadınlarla uyumazsın. İşin bitince çekip gidersin." Kaşlarım mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. Calum odaları mı gözetliyordu ve bu söyledikleri de neyin nesiydi? Bu benimle Ashton arasındaydı ve öyle kalmalıydı.

"Artık şu çeneni kapatacak mısın?" Ashton'ın sinirli sesini duyduğumda kalbim yerinden çıkacak gibi hızla atmaya başladı. Dün gece yaşadıklarımız bir bir gözlerimin önüne geldi. Yüzümü utançla buruşturdum ve göğsümün üzerinde birleştirdiğim çarşafı daha sıkı kavradım. Ona neler söylediğimi hatırlıyordum. Onu zorladığımı da hatırlıyordum.

Çıplak omzumu gece mavisi duvara yasladım. Dün gece aklıma dahi getirmediğim utanç duygum şu an her hücremdeydi.

"Ashton o daha çok küçük." Calum'un isyan edercesine çıkan sesi alt dudağımı dişlememe sebep oldu. "Aranızda kaç yaş olduğundan haberin var mı senin?" diye çıkıştı.

Beni koruması güzeldi. Hatta ona daha çok güvenmeme sebep olmuştu. Ancak konu yaşken ona pek sıcak bakamıyordum. Hiçbir zaman peşimi bırakmayacak bir sorun olarak kalacaktı.

"Biliyorum, tamam mı?" diye tısladı Ashton. Arkamı dönüp çıktığım odaya geri girip hiç uyanmamış gibi yapabilirdim. Ancak merak ettim. Benim hakkımda ne düşündüğünü delice merak ettim.

"Ama sarhoştum. Bi' sikim hatırlamıyorum." diye homurdandı. Kalbim sıkıştı ve nefes alamayacak hale geldim. Mutfaktan gelen bir şeylerin düşme sesiyle irkildim ve birkaç adım geriledim.

"Siktiğimin asprinleri nerede?" Ashton'ın sinirli sesi kulağıma ulaştı.

"Elinde tutuyorsun." Calum'un sakin ve alay dolu sesine karşılık ağız dolusu küfür savurdu.

"Sen kendini kaybedecek kadar içmezsin." Birkaç dakika sonra Calum yeni bir girişimde bulunduğunda gerçek anlamda ne yaptığını anlayamamıştım. Kurcalamasa ikimiz için de daha iyi olacaktı.

"O kadar içmedim zaten. Ne olduğunu anlamadım." Bir süre duraksadı. "Tanrım, ben sana ne anlatıyorum ki? Oldu olacak bir dahaki sefere seni de odaya alayım. Analiz etmen daha kolay olur." dedi sinirle.

"Ashton," Calum'un sözünü kesti.

"Bak, kurcalamayı bırak. Tek seferlik bir şeydi ve kimsenin kalbi kırılmadı." Öyleyse neydi bu kalbimdeki acı?

Dolmuş gözlerimi kırpıştırdım ve ayağıma dolanan çarşafın yardımcı olduğu kadarıyla yatak odasına geri döndüm. Yerdeki kıyafetlerimi bir bir topladım. Çarşafı yatağın üzerine gelişi güzel attım ve ufak banyoya girdim. Kapıyı ardımdan kilitledim.

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin