Bölümün sonuna yazmayı sevmiyorum. O yüzden burayı okumadan geçmeyin. Öncelikle bölüm çok uzun onu söyleyeyim ;) Ve bölüm uzadıkça yazamadığımı fark ettim. Ben yazamayınca da bölüm geç geliyor. Kısa ve sık paylaşmayı düşünüyorum. Kısa derken 1000 kelimelik bir şeyden bahsetmiyorum. 2000 küsürlü olunca yayınlarım. Çok beklememiş olursunuz.Reklam yapmak gibi olsun yeni Hemmings fanfic'ime profilimden bakabilirsiniz.
Bölümde bana çok yardımı dokunan pofuduxchenchen kaşarına çok teşekkürler.
Playlist; AURORA- runaway
"Sen kimsin, Ashton Irwin?"
Sıkıca sardığı kollarını geri çekti ve kaşlarını kaldırdı. Bedenimi saran kolları olmayınca boşluğa düşüyormuş gibi hissettim.
"Aklın çalışmaya başlıyor." diye mırıldandı yüzündeki soğuk gülümsemeyle birlikte. Gamzeleri onu çocuklaştıran tek etkenken şu an onlardan eser yoktu.
Yatağın hemen baş ucunda duran komodinden ne zaman koyduğunu bilmediğim bir sigara paketi çıkarttı.
"Burada sigara içilip içilmediğinden emin değilim." diye mırıldandım elindeki zehiri bırakması için.
İnce dalı kot pantolonunun cebinden çıkardığı gümüş rengi bir zippoyla tutuşturdu. Beni dinlemiyor gibi duruyordu. İç geçirdim ve yatakta geriye sürünerek sırtımı ahşap yatak başlığına yasladım.
Karşımda ifadesiz bir yüz ifadesiyle erken ölümüne sebep olacak dumanı içine çekiyordu. Biriken külü komodinin üzerine silkelerken gözlerimi devirdim. Ağzımı açıp onu uyaracağım sırada konuşması sözleri boğazıma dizdi.
"Babamın gittiğini hatırlamıyorum. Ama büyüdükçe nerede olduğunu anneme defalarca sorduğumu hatırlıyorum." Çattığı kaşları ile birlikte bakışlarını duvara dikmişti. "Annem bir erkek çocuğuyla baş edecek gücü kendinde bulamayıp evlendiğinde 6-7 yaşlarında olmalıydım. Üvey de olsa bir babam olacağı düşüncesi güzel gelse de o başka bir adamın çocuğunu kabul edecek bir adam değildi." Sigarasından derin bir bir nefes çekti ve bitmiş sigarayı komodininin üzerinde söndürerek yeni bir tane yaktı.
Duyduklarım beni şok içinde bırakmıştı. Eğer ona zarar verecekse durmasını istiyordum.
"Ashton, anlatmak zorunda değilsin." diye fısıldadım. Beni dikkate almadı ve kaldığı yerden devam etti.
"Evlendikten bir yıl kadar sonra annem bir kız çocuğu doğurdu. Onu kabullenemedim. Annem çok fazla ilgi göstermeye başlamıştı ve sanki onun çocuğu değilmişim gibi davranıyordu. Bir gün, annem o sıralar üçüncü çocuğuna hamileydi, onları konuşurken duydum. Yatılı bir okula göndermekten bahsediyorlardı. O adam annemin aklına yine bir şeyler sokmaya çalışıyordu ve annem yine onu geri çevirmiyordu. Ertesi gün annem olmadan beni dışarı çıkartmak istediğini söyledi. Elinde bir çanta tutuyordu. Daha küçüktüm ve hiçbir şeyden şüphelenmemiştim. İşlemleri anneme söylemeden başlatmıştı. Çünkü her istediğini ona yaptırabileğini biliyordu." ifadesiz bir tonda konuşuyordu ancak gözlerim dolu dolu olmuştu. Tekrar adını söylemek ve ona sıkıca sarılmak istiyordum.
"Gittiğim yerde çok rahat edeceğimi söylemişti. Orada benim gibi çocuklara erkek olmayı öğrettiklerinden bahsediyordu. Ben daha çocuktum. Erkek olmaktan ne anlardım ki." diye mırıldandı. Ellerini yumruk yaptığını ve çarşafı sıkıca kavradığını sonradan fark ettim.
"Anlattıkları palavraymış. Okul, sorunlu çocukların gittiği katı bir yerdi. O zamanlar yaşıtlarıma göre aşırı sinir problemlerim vardı. Bahanesi de bu olmuştu. Oraya girmeden önce normal bir çocuktum, Leona." diye fısıldadı. Daha fazla dayanamadım. Göz yaşlarım şiddetle yanaklarımdan süzülürken ileri atıldım ve kollarımı boynuna doladım. Tek kolunu belime sardı kafasını boynuma gömdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."