And, I will never come back

12.6K 462 44
                                    

Öncelikle sabrımız için çok teşekkür ederim. Her şey o kadar üst üste geldi ki yazacak vakit bulamadım. Yazdıklarımı da olduğu gibi size sunmak istemedim. Bundan sonra bu kadar ara vermem diye düşünüyorum bir sorun çıkmazsa. Daha hızlı gelir bölümler.

İyi okumalar.


Deri ceketimi üzerime geçirdim ve saçlarımı ellerimle tarayarak düzenli bir hale getirdim. Rebecca'nın evde olmayışı ve annemin de ilgisiz tavırları ilk defa işime geliyordu.

Merdivenleri hızlı adımlarla tırmandım ve mutfaktan çıkan annemle karşılaştım. Önce bana sonra tuttuğum kapı koluna baktı.

"Saat geç değil mi?" diye mırıldandı bileğindeki gümüş saate bakarak.

"Gerçekten önemsiyor musun?" diye sordum kısa süreli duraksayarak.

Gözlerini devirdi ve iç geçirerek elini geçiştirircesine salladı. "Her neyse." diye mırıldandı. Elindeki kupaya dikkat ederek merdivenleri tırmandı.

Zaman kaybetmeden kapıyı açtım ve zihnimi meşgul etmemeye çalıştım. Zaten Ashton hakkında yeterince endişem vardı.

Michael'ı bulmam için bir blok kadar yürümem gerekmişti. Bir Harley'nin tepesindeydi ve elinde tuttuğu telefonun cılız ışığı yüzünü hafifçe aydınlatıyordu. Beni görünce telefonu deri ceketinin cebine atarak motordan atladı.

"Hey," diye mırıldandı yanıma ulaşarak elinde tuttuğu kaskı bana uzatırken. Gülümseyerek ona selam verdim. Kaskı ondan aldım ve takmadan hafifçe mırıldandığını duydum.

"Umarım Ashton kıçımızı tekmelemez."

Bu ihtimali bende düşünmüştüm. Sonuçta bana beklememi söylemişti. Aptallık yaptığımı biliyordum. Ancak buna engel olamıyordum. Aşk zaten aptallıktı. Benim aşık olduğum adam Ashton Irwin'di. Aklımı kullanmam beklenilemezdi.

Harley'e binmeme yardımcı oldu. Ona sıkıca tutundum. Motoru çalıştırdı ve anında hız sınırlarını zorlayan bir seviyede sürmeye başladı. Rüzgar açıkta kalan saçlarımı dağıtıyor ve deri ceketimden içeri soğuk havayı üflüyordu.

Michael durana kadar gözlerimi hızla akıp giden sokaklara dikmiştim. Korkularımı bir süre de olsa yatıştırmaya çalışıyordum. Ashton'ın ne tepki vereceğini bilmek beni ölesiye korkutuyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra motordan inerek kaskımı çıkardım. Şehrin hiç bu sokaklarına gelmemiştim. O kadar sessiz ve ürperticiydi ki ilk andan tüylerim diken diken olmuştu.

"Korkmuş gibi bir halin var." dedi sırıtarak.

"Belki, birazcık." diye fısıldadım gergince. Kıkırdayarak elini omzuma attı ve yıkık dökük binanın arka tarafına doğru yönlendirdi.

"Sakin ol. Bu hareketin gururunu okşayacaktır." dedi mırıldanarak.

"Emin misin?" diye sordum umutlanarak.

"Hayır, işine karışılmasından nefret eder." diye cevapladı dudaklarını birbirine bastırarak. Ofladım ve çattığım kaşlarımla birlikte ona baktım.

"Çok yardımcı oluyorsun." dedim tıslayarak. Omuz silkerek gözlerini karanlık sokağa dikti.

"Acele et. Seni kimseye görünmeden içeri sokmam lazım." dedi mırıldanarak. Kolumu tutarak hızlı adımlarla peşinden sürükledi.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum merakla.

"Herkes çoktan gelmiştir." dedi kendine kendine sorumu duymamazlıktan gelerek.

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin