Kapıyı hafifçe araladım ve büyük yatağın hemen karşısında duran tekli koltukta oturan anneme baktım. "Anne," diye fısıldadım hıçrıklarım arasında.
Kaşlarını çatarak okuduğu kitaptan kafasını kaldırdı. "Lütfen, lütfen sana sarılmama izin ver." dedim güçlükle. Kitabını kapatarak komodine bıraktı. Derince yutkunduğunu ve kafasını hafifçe aşağı yukarı salladığını gördüm. Hızlı adımlarla yanına ulaştım ve önünde diz çöktüm. Kafamı bacaklarına yaslayarak acının biran evvel bitmesini diledim.
"Bir sorun mu var?" diye sordu düz bir ses tonuyla. Hıçkırığıma engel olamadım ve daha çok ağladım.
"Sorun her zaman var. Benim, fark etmiyor musun?" dedim yüzümü geceliğinin ipek kumaşına gizleyerek. "Beni neden doğurdun? İsteyerek yapmadığın belli. Bana bu kötülüğü neden yaptın?" O kadar aciz, o kadar acınasıydım ki.
"Leona," diye fısıldadı. "Böyle düşünmene ne sebep oldu bilmiyorum ama seni dünyaya getirmek benim için bir hata değildi." Yumuşak sesini duyar duymaz kafamı kaldırdım ve gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktım.
"Yapma," dedim boğuluyormuş gibi. "Yalan söyleme."
Sessiz kaldı. Sessizliği beni çıldırtıyordu. Ne kadar berbat bir insan olduğumu yüzüme haykırmasını istiyordum.
"Anlat bana." dedi sakince. Ellerimle yüzümü kapattım. Ben sadece sarılmak istiyordum. Bir şeyleri anlatmak, hatalarımı kendi ağzımdan duymak istemiyordum.
"İstemiyorum." dedim sessizce mırıldanarak. Tekrar ismimi fısıldadı ve ellerimi yüzümden çekti. "Ben çok hata yaptım, anne. Düzeltemeyeceğim hatalar." dedim alt dudağım hafifçe titremeye devam ederken.
"Dünyada her zaman senden daha günahkar insanlar vardır." dedi anlayışlı bir tavırla.
Dudaklarım dalga geçercesine hafifçe kıvrıldı. İşte bundan emin değildim. Kafamı yere eğdim.
"Ben aşık oldum." diye fısıldadım. Bunu onunla konuştuğuma inanamıyordum.
"Bunda kötü bir şey yok." dedi sesindeki rahatlamayla beraber.
"Rebecca'nın sevdiği adama aşık oldum." dedim tek nefeste. Gözlerimi boşluktan aldım ve ona diktim. Yüzündeki ifadeyi görmek istiyordum.
Birkaç saniye duraksadı. Konuşacak kelime bulamıyor sandım. Ancak nazikçe saçlarıma dokundu ve öne düşmüş birkaç tutamı geriye itti. Bu ilkti. Annemin bana yakın davrandığı ilk andı.
"Aşık olacağın adamı seçemezsin." diye fısıldadı. Gözlerinin içine baktım.
"Onu ben seçtim, anne. Tüm kusurlarına ve mükemmelliğine rağmen ona aşık olmayı ben tercih ettim." dedim mırıltıyla.
Gülümsedi. Onu böyle hiç görmemiştim. Gerçekten bir annem olduğunu hissetmemiştim.
"Leona, aşk seni bulduğunda ondan kaçamazsın. Teslim olmaktan başka çaren yok." diye fısıldadı. Islak yanaklarımda narin parmaklarını dolaştırdı ve göz yaşlarımı kuruttu.
"En kötüsü de ne biliyor musun?" dedim sessizce. "Rebecca her şeyi biliyor ve onun ne kadar acı çekeceği umrumda değil. Ben sadece kendi çekeceğim acıyı düşünüyorum. Onun için içimde tek bir sevgi kırıntısı dahi kalmamış."
Yanağımdaki elini çekti. Usulca kafamı yere eğdim ve sıkıca kenetlediğim ellerime diktim bakışlarımı.
"Bu senin hatan değil. Bizim hatamız." dedi varla yok arası bir sesle.
"Kimin hatası olduğu önemli mi artık?" dedim çatallı çıkan sesimle.
"Üzgünüm," diye fısıldadı şakaklarını ovuştururken. "İyi bir anne olamadım. Her şeyden seni sorumlu tutmalarına izin verdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."