Ulan be sırf yeni bölüm istediniz diye iki gecedir uyumuyorum. Siz de artık yorum falan yazarsınız. Siz çemkirmeden ben söyleyeyim bölüm kısa oldu bir sonraki bölüme sayın artık.
Dudaklarımdan bir hıçkırık daha kaçtığında elimle sıkıca ağzımı kapattım.
Rüzgar şiddetle esmeye devam etti, bedenim titredi son bir saattir olduğu gibi.
"Lütfen, gerçek olmasın." diye fısıldadım kendi kendime. Kime yalvardığımı bile bilmiyordum.
"Lütfen, onu buraya çağırmamış olsun." Dudaklarım acıyla büzüldü.
"Lütfen, onu öpmemiş olsun." Gözlerimi yumdum ve göz yaşlarının süzülmesine izin verdim.
Duyduğum ayak sesleriyle başımı eğdiğim yerden kaldırdım. Sonunda sokağı dönen bedeniyle yaslandığım soğuk duvardan kendimi ittim.
Ona doğru bir adım attım. Orada olduğumu bile fark etmedi. Bir adım daha attım. Dalgınca yere diktiği bakışlarını ıssız sokakta duvarlara çarpan topuk seslerimle birlikte bana dikti.
Yürümeyi bıraktı ve tam karşıma geçti. "Evine gitmedin mi hala sen?"
Aramızdaki mesafeyi kapatarak yüzüne sert bir tokat attım. Yüzü sağa doğru savruldu ve kafasını hafifçe önüne eğdi. Bu bile kalbimdeki acıyı bir an olsun dindirmedi. Kelimelerin her zaman bir tokattan daha acı olduğunu çok iyi bilirdim.
"Her şey bunun için miydi?" Sesimi ben bile tanıyamadım. Kolumu tuttu yumuşakça.
"Gel, seni evine bırakayım." dedi yediği tokada rağmen sakin çıkan sesiyle.
Kolumu kendime doğru çektim ve göğsünden sertçe ittirdim. Yerinden kıpırdamasa da omuzları sarsıldı.
"Benim evim yok! Anlamıyor musun? Senden sonra benim ev diyebileceğim bir yer yok!"
Yutkundu, gözlerini benden kaçırdı ve yere dikti.
"Bana bak! Beni ne hale getirdiğine bak." Sinirden titreyen ellerimle yüzünü kavradım ve bana bakmaya zorladım.
Gözlerini acıyla yumdu. "Yapamam."
Dudaklarımdan histerik bir kahkaha çıktı. Bir adım geri attım.
"Neden? Bunu kendi ellerinle yaptığını bilmek canını mı acıtıyor?"
Sağ eliyle yüzünü sıvazladı ve derin bir nefes alarak bana doğru yaklaştı. Kendimi geri çekerken yüzümdeki hayal kırıklığını bir an olsun silmedim.
"Ama sen acı çekmiyorsun, değil mi?" dedim alaycı bir tonda. "Çünkü sen," diye tısladım işaret parmağımla sertçe göğsünden iterken. "Benim gibi hissetmiyorsun."
Cevap verme girişiminde bile bulunmadan sessizce kafasını önüne eğmiş beni dinliyordu.
"Üzgünüm." diye fısıldadı sonunda o gün olduğu gibi.
"İnanmıyorum." dedim tiksintiyle. "Benim önümde ablama karşı beni koruyan adamın şimdi onu öpebileceğine inanmadığım gibi."
"Bana babanın anneni ve seni terk ettiğini söylemiştin. Annen de başka bir adam için seni terk etmişti." Sarsılmış yüzünü yerden kaldırıp bana baktı.
"Yapma," diye fısıldadı. Ama ben devam ettim.
"Hayatı boyunca bu kadar kolay terk edilen bir adamın sevgiyi bilmesi saçma olurdu."
Acıyla güldü ve yüzünü buruşturdu. "Ben de tam senin diğerlerinden farkın ne diye kendime soruyordum."
İkimiz de kırgındık. Arkasını dönüp giden o oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."