Çalan zil ile birlikte kalemi bıraktım. Son kez cevapları kontrol ederken Bayan Nilson kağıdımı önümden çekti. Derin bir nefes bırakarak hızlıca eşyalarımı toparladım.
İki haftadır durmaksızın ders çalışmış ve sınavlara girmiştim. Bu sonuncusuydu. Doğru düzgün uyuyamamıştım. O kadar çok eksiğim ve neredeyse kalacağım ders vardı ki çalışmaktan uykuyu unutmuştum. Çok başarılı bir öğrencilik hayatım yoktu. Ama oldukça yüksek bir ortalama bekliyordum.
Koridorda Constance'la karşılaştım. Elindeki kitaplara rağmen mesaj yazmakla uğraşıyordu. En azından kiminle mesajlaştığını biliyordum. Calum'la neredeyse bir aydır konuşuyorlardı. Birkaç defa annesini ziyarete geldiğinde karşılaşmışlardı. Nedense ondan sonra Calum anne kuzusu olmuştu.
"Nasıl geçti?" diye sordu kafasını kaldırmadan.
"Harika." diye cevapladım.
Gülümsedi ve koluma girerek mesaj yazmaya devam etti. Okulun çıkışına doğru yürürken yüzündeki aptal gülümsemeyi silemiyordu.
"Buraya geliyor." diye mırıldandı heyecanla. "Annesini görmek için." Gözlerimi devirdim. Anesini görmek için geldiği diğer günlerde de annesinin yanına hiç uğramamıştı.
"Harika." dedim tekrardan. Kafasını telefondan kaldırarak yüzüme baktı.
"Neyin var senin?"
"Hiçbir şey."
"Emin misin?" dedi şüpheci bir tavırla.
"Elbette." dedim gülümseyerek. Onun ilgisini benden alan telefonunun tekrar titremesi oldu. Yoksa peşimi bırakmayacağından emindim.
Okulun hemen çıkışında Calum siyah bir Chevrolet'e yaslanmış kafasını önüne eğmişti. Constance'ı görünce gülümsedi. Ancak gergin olduğu bu rahat tavırlarının ardından kendini net bir şekilde belli ediyordu.
Chevrolet'ten kendini iterek doğruldu ve kollarını Constance'ın etrafına doladı. Gülümsedim. Aklımda birleştirdiğim isimlerden değillerdi ama güzel birleşmişlerdi.
"Çilli," Açtığı kolları arasına girdim ve gözlerimi sıkıca yumdum. "Gerçekten çok üzgünüm."
"Böyle konuşma. Arkadaşının orospu çocuğu olması senin suçun değil." Kıkırdayarak geri çekildi.
"Akşam Michael'ın doğum günü partisi var. Senin de gelmeni istiyor." Birkaç saniye duraksadım. Muhtemelen o da orada olacaktı. Ama Michael benim de arkadaşımdı.
"Adresi mesaj atarsın." dedim hafifçe gülümseyerek.
"Sizi ben alırım."
***
"Biraz abartmıyor muyuz?" diye sordum dudaklarımdaki kırmızı ruju dağıtmaya çalışırken. Üç hafta önce taşındığım küçük evin salonundaki şilteye oturmuş saçlarımı dalganlandırmasına izin veriyordum.
"Kapa çeneni." diye homurdandı saç maşasının sıcaklığından bunalmış bir halde.
Birkaç dakika sonra hemen karşıma geçerek eserini inceledi. Dudakları hafifçe kıvrıldı. "Kendime güzellik merkezi açmalıyım."
Şilteden kalktım ve hızlı adımlarla kapının yanındaki boy aynasına ilerledim. Kırmızı göz farıyla mavi gözlerimi her zamankinden daha fazla ortaya çıkarmıştı. Kalçalarımın hemen altında biten v yaka siyah bir tulum giyimiştim. Constance'ın çillerimi kapatmasına izin vermemiştim. Bir parça da olsa kendimi bulmak iyi hissettiriyordu.
"Hadi, Calum aşağıda bekliyor."
Constance kusursuz makyajının çevrelediği yüzüne tekrardan göz gezdirdikten sonra nihayet çıkabilmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfic"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."