Kaç saattir bölüm yayımlamaya çalışıyorum ama wattpad kafayı yedi heralde. Bir türlü ekleme yapamadım. Neyse artık.
Bir de benim size verdiğim cevapların bildirimi geliyor mu? Sizinkiler bazen bana ulaşmıyor. Yazarsınız sevinirim. Hemen şuraya 》》
Bölüm withoutzaynsoul sana gelsin. Yorumların için teşekkür ederimm ;))
Bölüm şarkısı; Beach House: MYTH
İyi okumalar.
Telefonumun yankılanan alarm sesiyle gözlerimi açtığımda tekrar kapattım. Göz kapaklarımda sanki bir ton ağırlık vardı. Ancak o iki saniyelik bakış bile nerede olduğumu bana çok net hatırlattı.
Bir anda yerimden doğruldum. Bu, tüm kemiklerimi ağrıtarak uyuya kaldığım yerin aptallığını yüzüme vurdu. Uyuşmuş bacaklarımı sallayarak biraz açılmasını umarken belimde feci bir ağrı hissettim. Söylenerek raflar arasında bir ileri bir geri yürümeye başladım.
Sabaha doğru dört gibi ağlaya ağlaya onu burada gördüğüm ilk ve son rafın önünde uyuya kalmıştım.
"Aptal." Avuç içlerimle alnıma vurdum birkaç defa. Şimdiyse deli gibi uykum geliyordu.
Kütüphanenin kapalı panjurları arasından içeri giren gün ışığı bu isteğimi örseledi.
Eğilip yerdeki telefonumu aldım ve kırık ekranını aydınlatarak saate baktım. 7.32.
Kütüphane dokuzda açılıyordu. Neyseki.
Yukarıdaki tuvaletlerde temizlenmem ve üstümü değiştirmem biraz zaman alacak gibiydi. O yüzden hızlı hareket etmek gerekiyordu.
Ama işte nasıl tutulduysam hareket etmek de bir o kadar zordu. Personel odasındaki bavuluma ulaşmak ise daha da zor!
Üzerime siyah jean ve lacivert oversize bir sweatshirt geçirdim. Elime geçen en rahat şeyler bunlardı. Yanıma diş fırçası, şampuan ve havlu aldım. Saçlarım tüm zeminin tozunu alırken boynumu da çeviremez hale gelmiştim. Her ne kadar sıcak su olmasa da lavaboda yıkayabilirdim.
Merdivenleri belimin ağrısından tıpkı yaşlı bir kadın gibi çıkmıştım. Bembeyaz tuvaletin ışıklarını açarak içeri girdim. Gerçekten garipti. Koskocaman kütüphanede bu şekilde yalnız olmak çok tuhaftı.
Kendime kalacak bir yer bulmalıydım. Buradan aldığım maaş ancak oturduğum daireyi karşılayabiliyordu. O da en ucuzuydu. Ya daha iyi bir iş bulmalıydım. Ya da ek iş yapmalıydım. Yoksa bu şekilde kendimi tuvalet köşelerinde temizleyemezdim.
Sweatshirt'ü çıkararak havluyla beraber kapının arkasına astım. Bir tezgahta iki lavabo vardı. Diş fırçamı ve şampuanı da tezgahın üzerine bırakmıştım.
Saçlarım çok uzadığı içjn bana zorluk çıkarmıştı ama bir şekilde yıkamayı becerebilmiştim. İyice sıktıktan sonra havluya sararak dişlerimi fırçaladım. Bunu yaparken haftalar sonra ilk defa aynaya baktım.
Üzerimde siyah sutyenim vardı ve kemiklerim neredeyse sayılacak hale gelmişti. Elim kaburgalarıma gitti. Hiç bu kadar zayıf olduğumu hatırlamıyordum. Yüzümün rengi neredeyse yok olmak üzereydi. Bu sebepten çillerim de eskisinden daha belirgindi.
Üç hafta gibi kulağa kısa gelen bir sürede bu kadar kilo kaybetmemin sebebi yemek yiyemememdi. İlk birkaç gün mideme çektirdiğim eziyeti ondan sonraki günlerde benden misliyle çıkarmıştı. Ne yersem kusuyordum. O yüzden yemeyi bırakmıştım. Basit ve kökten bir çözümdü. Sadece günü kurtaracak kadar yeterliydi. Belki bir elma ve biraz kahve. Nefes alabiliyordum sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."