Merhabalar canlarım, iyi kötü yorumlarınızı bekliyorum her paragrafa. Iyi okumalar....
Bölüm şarkısı The Antlers- Kettering
"Daha önce hiç iş deneyimin oldu mu?" Bay Gerard yürümeyi kısa bir an için bırakarak bana başından beri ilk defa düzgün bir bakış attı. Ancak gördüğünden pek memnun gibi değildi. Haksız da sayılmazdı. Willam'la geçen iki buçuk saatlik bir araba yolculuğundan hemen sonra, kendimi toparlamaya fırsat bile bulamamışken adamın karşısına dikilmiştim. Saçlarım darmadağındı ve üstümde öylesine bir tişört vardı.
"Kütüphanede çalışıyordum. Ondan öncesinde de bir kahve dükkanında kısa bir süre çalıştım." Bunlar sanki yeterli değildi. Yüzünde de bunu kanıtlar nitelikte bir ifade vardı.
"Ama çok çabuk uyum sağlarım. Böyle göründüğüme bakmayın. Göründüğümden daha güçlüyümdür." Kabul etmeyeceğini düşündüğümden ellerim terlemeye başlamıştı.
"İzin istemem. İstediğiniz kadar çalışırım. Sadece garsonluk da yapmam. Diğer işlere de yardımcı olurum." Peş peşe sıraladığım cümlelerden sonra içten bir şekilde güldü.
"İzin istemiyorsun öyle mi? Yanlış duymadım ben." Şaşırmıştı ve yüzünde bir enayiye bakıyormuş gibi bir ifade vardı.
Hakkımda ne düşündüğünü umursamadım. Bu işe çok ihtiyacım vardı. Neredeyse tüm hayatım buna bağlıydı. O yüzden kafamı onu onaylarcasına salladım.
"Anladım. Ama burasının şimdi böyle göründüğüne bakma. Çok kalabalıktır." Tek kaşını kaldırarak bakışlarıyla tek tük dolu masaları gösterirken bana karşı son kozunu kullanıyordu.
"Restoranın iş yapmasına sevindim, efendim." Bu sefer daha yüksek bir sesle gülerek ellerini kumaş pantolonun ceplerine yerleştirdi. "Pekala, o zaman. İş senindir."
Ağzım kulaklarımda adama teşekkür ederken kendimi kaybetmemek için çok çabalamıştım.
"Gel," eliyle de söylediğini tekrar ederken peşine takıldım.
"Ana salonu gördün zaten." Kafamı salladım ancak önümde yürüdüğü için görmediğini fark ederek konuştum.
"Evet, efendim."
"Arka bahçemiz var. Genelde hafta sonları yer olmaz. Ama sen bahçeye yardım gerekmedikçe bakmayacaksın zaten." Benim konuşmama fırsat tanımadan restoranın tüm kurallarını bana anlatmaya devam etti.
Girişe daha yakın büyük bir kapıyı iterek açtı ve benim için açık tuttu. Restoranın sakin salonuna göre burası oldukça gürültülüydü. "Burası mutfak. Siparişleri alır almaz aşçıya ilet. Dorothy baş aşçımızdır. Onu sakın kızdırma ve ne istiyorsa onu yap. Patates mi soymanı istiyor, soy. Ayak bağı olma." İşaret ettiği tombul kadına baktım, çatık kaşlarıyla büyük bir kazandaki çorbayı karıştırdığını görünce bakışlarımı tekrar Bay Gerard'a çevirdim. "Diğerlerini zamanla tanırsın. Şimdi senden önceki elemanın yaptığı ek işlerden bahsedeceğim. Depoda kaldığı için neredeyse çoğu hazırlığı o yapardı. Senin de işle bir problemin olmadığına göre devam edersin diye düşünüyorum." Kaşlarını kaldırarak bana baktığını fark edince hızla kafamı salladım.
"Tabi, ne olursa." dedim mutfaktan çıkarak tekrar salona geçtiğimizde.
"Güzel, o halde. Şimdi beni çok iyi dinle. Her sabah saat 6'da sütçü gelir. 6 buçukta ise taze meyve ve sebzeler gelir. Üç günde bir çiftlikten peynir gelir. Haftalık kuru gıda, kahve sayımı yapılır. Mutfakta ne eksikse her şeyin notunu al. Kontrol et. Dorothy sana zaten ne eksikse söyler. Köşede duran Adam, pasta şefi. Ona sorman gerek. Genelde unutkandır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."