you should to know, you're my first

8.2K 369 48
                                    

Çok kısa falan filan ama uzatırsam geç gelirdi. Veee bölüm senin için YoungeCrew Doğum günün kutlu olsun.


Çıplak tenimi yalayıp geçen soğuk havayla gerinerek gözlerimi hafifçe araladım. Uyumadan önce camı kapattığımdan emindim.

Yerimde doğrularak oturur pozisyona geçtim. Saçlarım hala nemliydi ve birbirine girmişti. Bornozumun kuşağı gevşemiş kalçalarıma kadar sıyrılmıştı. Sadece bacaklarımı örten çarşafı üzerimden fırlattım.

Şiltenin diğer tarafı boştu. Oysa tüm gece buradaydı. Ani bir hareketle kalktım ve öylece yatak odasından çıktım.

Küçük salonun camını sonuna kadar açmış ve dışarı bakarken telefonda konuşuyordu. Arkası dönük olsada yükselen dumandan sigara içtiğini anlayabilmiştim. Daha fazla ilerlemedim, olduğum yerde kaldım.

"Bana saati mesaj atarsın, Michael. Şimdi müsait değilim." Başka bir dövüş daha, ha? Kendimi sakinleştirdim ve dinlemeye devam ettim.

"Nerede olduğum ne zamandan beri seni ilgilendiriyor?" Bir süre sustu ve Michael'ı dinledi.

"Ne diyebilirim ki? Sen haklıydın, ondan uzak kalamıyorum."

Kaşlarım hayretle havalandı ve kalbimin şiddetli çırpınışlarıyla birlikte derin bir nefes aldım. Umarım bahsettiği benimdir, yoksa tüm heyecanım boşa gidecekti.

"Seni sonra ararım, Mike."

Telefonunu kapattı ve sağ elinin avuç içini pencerinin pervazına yasladı. Çıplak sırtı kasılan adelelerini rahatça ortaya çıkarıyordu.

"Orada beklemene gerek yok, Leona."
İrkilerek sırtımı arkamdaki duvara çarptım.

Yanmaktan kül olmuş sigarayı camdan aşağı atarak arkasını döndü.

Gözlerimi devirerek yanına ilerledim ve camdan aşağı baktım. "Umarım komşularım çevre dostu değildir."

"Gizlice beni mi dinliyorsun, yine?" Dudaklarındaki haylaz gülümsemeyi kıvırarak herhangi bir yerine sıkıştırmak istedim, ama sadece istedim.

Ona iyice yaklaşarak gülüşünü taklit ettim. "Yüzüme karşı söylemeye cesaretin olmayan şeyleri duymak istemem gizlice dinlemekse," Kafamı geriye yatırarak elimi cama yasladım. Benle cam arasında sıkışıp kalsa da dudakları daha çok kıvrılarak gamzeleri belirmişti. "Evet, dinledim."

"Yüzüne karşı da söyleyebilirim." Daha çok kendini inandırmaya çalışır gibiydi.

"Tabi," dedim alay ederek. "Bunun için tekrar sarhoş olman gerekiyor."

Elini nazikçe belime yerleştirerek göğsümü göğsüne yapıştırdı. Bir an nefes almayı unuttum, ama sadece bir anlığına. Şunu kesmeliydi. Gözlerini yüzümün herbir kıvrımında gezdirdi.

"Engel olamıyorum." diye fısıldadı. "Senden uzak kalamıyorum."

Yutkunarak gözlerinin içine baktım. İkimiz arasında asılı kalan ellerim çoktan terlemeye başlamıştı.

"Eğer bencil bir adam olmasaydım dün gece sana gelmezdim, Leona. Yaptığım şeyin arkasında dururdum. Seni korumaya devam ederdim."

"Kimden? Dave'den mi? Tek başımayken daha çok zarar görüyorum, Ashton. Yanımda kalıp beni korumana ihtiyacım vardı." dedim sinirle, kaşlarımı hafifçe çatarak.

"Kendimden koruyordum." Güldüm.

"Rebecca'yı öperek mi?" Göğsünden sertçe itterek sinirimin beni ele geçirmesine izin verdim. "Sana aşık bir kadını sensizlikle tehdit edemezsin, Ashton."

Dudaklarını dili yardımıyla hafifçe ıslattı. "Ben yokken daha iyisin, Leona. Kendini kandırma."

"Nasıl bunu söyleyebilirsin?!" diye bağırdım. "Nasıl dağıldığımı göremeyecek kadar kör müsün?"

Üzerine doğru bir adım attım. "Sana bana bağlanma demiştim. Sonunda böyle olacağımızı ikimiz de biliyorduk." Yanımdan geçip gidecekken kolunu tuttum.

"Sahi, biz nasıl olduk? Her şeyken nasıl hiçbir şey olduk?" Gülerek kolunu çekti.

"Beni benim sözlerimle vurma. Söylediklerimin çektirdiği acıyı bilemezsin." Yüzünü buruşturarak bana bakmaya devam etti.

"Bunları senden duymanın çektirdiği acıyı bilemezsin." diye fısıldadım. "Her kadına mı yapıyorsun bunu?" Geri çekildim ve kaşlarımı çattım.

Aniden gülmeye başladı. "Leona,"

"Komik değil." Somurtarak tutmaya çalıştığı kolumu çektim.

"Her kadın pek doğru bir terim olmaz." dedi gülmeye devam ederek. "Benim nasıl olduğumu düşündün bilmiyorum ama her kadına sperm bırakan tiplerden değilim."

Yüzümdeki ifade üzerine gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Gerileyerek koltuğun koluna kalçalarımı yasladım.

"Bak," diye mırıldandı bana doğru yaklaşarak tam önümde dururken. "Benim en son düşündüğüm şey bir ilişki ya da onun gibi bir şeydi."

Ciddileşerek önümde diz çöktü ve ellerimi yakalayarak avuç içlerine hapsetti. Yutkunarak bakışlarımı gözlerine diktim. "Her kadın sevgi ister. Bunu yapamayacağımı biliyordum."

"Peki, ben?"

"Leona," diye adımı fısıldadı. Gözlerimi yumarak elleri içindeki ellerimi daha sıkı sarmasına izin verdim. "Ben senden başka hiçbir kadını hayatıma almadım. Ben senden başka hiçbir kadın için kendimi bu denli çaresiz hissetmedim."

Alt dudağımı dişlerimle sertçe ezerek dolmuş gözlerimi hala açık olan cama diktim.

"Senin için birçok şeyde ilk olduğumu biliyorum. Ama bilmen gerekiyor, sen benim ilkimsin. Birçok duyguyu seninleyken hissedebiliyorum."

Gözlerimi yumdum ve göz yaşlarımın süzülmesine izin verdim. İki ay boyunca içimde tuttuğum tüm acıyı sessiz göz yaşlarıma sığdırmaya çalıştım.

"Ağlama." dedi varla yok arası bir sesle.

Yüzümü buruşturarak kafamı önüme eğdim. "Seni seviyorum." diye fısıldadım göz yaşlarımın ardına saklanarak.

"Seni seviyorum ama seni öylece affedemem. İki haftadır gözlerim açıkken bile gördüğüm tek şey senin onu öpmendi. Bu nasıl acıtıyor, biliyor musun?" Kafamı kaldırarak gözlerinin içine baktım. Ellerimi kendime çekerken oturduğum yerden kalktım.

"Her saniyesi aklımda, Ashton." Ayağa kalktı ve omuzlarımdan tutarak kendine çevirdi.

"Özür dilerim. Tamam mı? Ben sadece sana zarar vermek istemedim. Benim yüzümden aileni kaybettin. Daha fazlasına göz yumamazdım."

Ellerimle sıkıntıyla yüzümü sıvazladım. "Bilemiyorum, Ashton."

"Dün gece iki dokunaklı an yaşadık diye senden beni affetmeni bekleyemem. Beklemiyorum da zaten. Ama ne söylediysem hepsinde ciddiydim." Dün söyledikleri anında zihnime üşüşünce boğulacakmış gibi hissettim. Nefes dahi almadan kafamı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım.

"Benden herhangi bir şey iste, Leona. Ne istersen yaparım." Gülümsememeye çalıştım. İlk defa birinden bunları duymak beni oldukça şaşırtmıştı.

"Aslında," diye mırıldandım. "Biz seninle hiç gerçek bir randevuya çıkmadık." Aslında ben hiç kimseyle gerçek bir randevuya çıkmamıştım. Kaşlarını kaldırarak bana bakmaya devam etti.

"İstediğin bu mu?"

Kafamı onaylarcasına sallarken dudaklarım hafifçe kıvrılmıştı.

"Akşam 8'de seni alırım."

"Tamam."

   

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin