regret

937 81 23
                                    

Apartmana adım attığımda çıplak ayaklarım yürümekten yanıyordu. Keşke yanan sadece ayaklarım olsaydı.

Merdivenleri güçsüzlüğümden duvara yaslanarak çıkmıştım. Gözlerim tüm yol boyunca ağlamaktan şişmişti. Önümü güçlükle görebiliyordum.

"Leona?" Arkamdan gelen sese dönerken seslice burnumu çektim.

"Ne işin var burada?" diye sordum onu görünce çatılan kaşlarım ve kısık sesimle.

"İyi görünmüyordun ben de kontrol etmek istedim."

"Vay! Kendi pisliğini kendin mi toplamaya çalışıyorsun?"

Koridorda dikilmeyi keserek birkaç merdiveni tırmandı.

"Canını acıtmak istediğim sen değilsin." Alayla güldüm. Nedense canı en çok yanan bendim.

"Dave bana bir iyilik yap. Siktir git!" Sonda sesimi yükseltince aramızdaki kalan basamakları kapatarak hızla yanıma geldi. Eli ağzımı kapatırken beni daireme kadar sürükledi.

Çırpınarak onu itmeye çalışmıştım. Ama tüm gücümü sanırım ağlarken tüketmiştim. Amacım merdivenlerden düşmesini sağlamaktı. Ancak kötülere kolay kolay bir şey olmuyordu. Tanrı onları bir ayrı seviyor olsa gerekti.

Çantamı alarak anahtarlarımı çıkarınca ona engel olamayacağımı fark ederek kendimi kapının yanına yere bıraktım.

"Kalbim çok acıyor. Bunun hesabını nasıl vereceksin?" Bana kısa bir bakış attı. Ardından anahtarlıktaki anahtarları denemeye geri döndü.

"Yüzünki hayal kırıklığını asla unutmayacağım. Tanrım, ne yaptım ben?" Ellerimle yüzümü kapattım. Çok pişmandım. Halbuki bana söylemişti. Her şeyin yükünü tek başıma almamamı, artık benim de sandığımın aksine değerli olduğumu söylemişti.

Kapı açılınca beni kolumdan tutarak kaldırdı. İçeri adım atar atmaz kapıda beni bekleyen bavulumla karşılaştım. Bu zorlukla duruttuğum göz yaşların tekrar ve aksine daha şiddetli akmasına neden oldu. Sesimi içime gömmeye çalışmadan kapının girişinde durmuş hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Onunla beraber yaşamamı isterkenki sabırsızlığını hatırladım. Çok değil daha dün sabah yaşanan bu olaydan sonra aramıza giren mesafe tam bir küfür gibiydi.

Dave hala kolumu tutuyorken beni koltuğa doğru ilerletti. Şu anda burada olması kusma isteğimi tekrar ortaya çıkarıyordu.

"Git, yüzünü görmeye bile dayanamıyorum." Nefretimi ve kızgınlığımı ona daha nasıl gösterebilirdim bilmiyorum. Ama gitmemekteki ısrarını beni koltuğa oturturkenki umursamazlığından anlayabilmiştim.

Koltuğun bir köşesine kıvrılıp mümkünse yok olmak istiyordum.

"Niye gitmiyorsun, ya? Niye? Niye?" dedim artık ağlamaktan kulağıma bile yabancı gelen bir sesle. Onu göğsünden ittim.

"Sadece emin olmak istiyorum." diye mırıldandı ona vurmak için kaldırdığım elimi sakince tutarak kucağıma bırakırken.

"Neyden? Onu aramadığımdan mı? Sana söyledim, daha kaç kez söylemem gerekiyor? Geri dönmeyeceğim. Dönemem de zaten." Kalbim söylediklerimden sonra tekrar sıkışınca elimi sıkıca göğsüme bastırdım ve derince nefes aldım.

Gidip camları açtı. Rüzgarla beraber perdeler karanlık salonumda uçuşmaya başladı.

"Sadece," diye mırıldandı hemen ayağımın dibine yere oturmadan önce. "Kendine bir şey yapmadığından emin olmak istedim."

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin