Her boyfriend

20.5K 498 58
                                    

Kapak için @pofuduxluhannie'ye teşekkürler.

Merdivenlerden hızla inen Becca'ya bakışlarımı çevirdim. Telaşlı bir hali vardı. Elinde tuttuğu elbiseleri suratıma fırlatırken bundan son anda kurtulabilmiştim.

"Bunların hepsini ütüle. Hemen şimdi." diye bağırdı. Elimdeki kalemi biyoloji kitabımın arasına sıkıştırdım.

"Hepsini mi?" diye sordum yutkunarak. Bunların hepsini aynı anda giyecek hali yoktu ya.

"Evet!" sinirle soludu ve ellerini saçlarının arasından geçirdi.

"Sana acele etmen gerektiğini söyledim." Kolumdan tutup oturduğum sandalyeden kaldırdı.
"Ders çalışmam gerekiyor ama. Bu seferlik sen yapamaz mısın?" diye sordum. Yüzünde öyle bir ifade oluştu ki bu susmama ve elindeki kıyafetleri almama yetmişti.

Alt kata doğru inerken sırtımdan ittirmişti. Kısa bir süreliğine bocaladıktan sonra dengemi sağladım. Bodrum katındaki odama ilerlerken elbiseleri yere düşürmemeye çalışıyordum. Kapının önüne geldiğimde arkama baktım. Ellerim doluydu ve bu halde kapı açamazdım. Ama arkamda yoktu. Her zamanki gibi...

Büyük bir uğraşla açtığım kapıya yaslanıp soluklandım. Sonra elbiseleri yatağın üzerine bırakmış ve ütüyü prize takmıştım.

Odam çamaşır odası olarak da kullanılırdı. Aslında burası zaten çamaşır odasıydı. Bir yatak, dolap ve çalışma masası koyarak üst kattaki odalardan birinde kalmamı önlemişlerdi. Bundan şikayetçi değildim.

Elbiselerden kırmızı olanını aldım. Etek boyu oldukça kısaydı ve Becca'nın giyebileceği bir elbiseydi. Vücudu oldukça güzeldi ve bu elbisenin tüm kıvrımlarını ortaya çıkartacağına emindim. Böyle bir vücudum yoktu. Zaten giydiğim kıyafetlerin onun tarzıyla yakından uzaktan alakası yoktu.

Buhar çıkartan ütüye baktım ve aklıma dolan kötü anıları kovdum. Elbiseye zarar vermemeye dikkat ederek ütüyü üzerinde kaydırdım.

***

Siyah eteğin pilelerini düzelttim ve kıyafet yığınına ekledim. Tam o sırada kapı gürültüyle açıldı.

"Ne kadar uyuşuksun sen öyle!" Güzel yüzündeki sinirli ifadeye baktım. Sesimi çıkarmadım. Yatağımın üstündeki elbiselerden kırmızı olanını aldı.

"Bunları yukarı çıkar ve yerine yerleştir." Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Bunları boşuna mı ütülemiştim yani?

"Ah! Bu arada işini hallettikten sonra çöplüğüne geri dön. Sevgilim gelecek. Ortalıkta dolanmanı istemiyorum." Yüzüme baktı ve dudakları alaycı bir tavırla yukarı kıvrıldı. "Beraber aile yemeği yiyeceğiz." Sarı saçlarını savurdu ve kapıyı arkasından sertçe kapattı. Gözlerimi kırpıştırdım ve kalbimdeki acıyı yok etmeye çalıştım.

Yatağın üzerindeki kıyafetleri üst kata taşıdım. Becca'nın odası muhteşemdi. Gece hayalimde kurduğum yaşam alanının canlanmış haliydi. Elbiseleri askılara asarken biraz oyalandım. Oldukça zengin bir dolabı vardı. Baktığını almış gibi duruyordu.

Çıkmadan önce son kez beyaz mobilyalarda bakışlarımı dolaştırdım. Kenardaki büyük ayıcığa baktım. Çocukluğunun büyük zaferini odasının baş köşesinde bulunduruyordu. Kalbim adlandıramadığım bir hisle dolarken kaşlarım çatıldı. Kapıyı arkamdan kapatırken gürültü yapmamak için büyük uğraşlar vermiştim.

Aşağı katta unuttuğum biyoloji kitabım aklıma geldi. Onu almalı ve bu gece onlar aile yemeği(!) yerken ben ders çalışmalıydım. Merdivenlerden inerken kapının orada ablamı gördüm. Sarı saçları iri dalgalar halinde omuzlarından dökülüyordu. Vücudunu saran kırmızı elbisenin sırt dekoltesi pürüzsüz sırtını, benimkinin aksine, açığa çıkarıyordu. Dudaklarına sürdüğü kırmızı ruj buğday teninde oldukça güzel duruyordu. Bana ortalıkta dolanmamamı söylemişti. Ona belli etmeden kitabımı alabilirdim. Eğer beni görürse gerçekten hiç iyi şeyler olmazdı.

Merdivenlerin son basamağındaki ayağımı kaldırdım ve hızla salona geçtim. Orta sehpanın üzerindeki biyoloji kitabım hala yerinde duruyordu. Hızlı adımlarla oraya ilerledim. Kitabı aldım ve aynı adımlarla salonun çıkışına ilerledim.

Buraya doğru gelen seslerle kalp atışlarım hızlandı ve elimdeki kitap yere düştü. Titreyen ellerimle yere düşen kitabı almaya çalıştım. Ama yine beceremedim.

"Leona," ablamın sinirli fısıltısını işittim. "Ne işin var burada?" Sonunda alabildiğim kitabı göğsüme bastırdım. Korkuyla atan kalbimi sakinleştirmeye yetmedi.

"K-kitabım," diyebildim zorlukla. Ona o kadar odaklanmıştım ki yanındaki uzun bedeni görememiştim. Ellerini dar siyah kotunun ceplerine sokmuş bana bakıyordu. Kıvırcık saçları gözlerine gölge düşürmüştü. Bakışlarındaki ifadeye anlam veremedim. Herkesin baktığı gibi küçümseyici bir ifadeyle bakmıyordu. Ama normal baktığını da söyleyemezdim. Kesinlikle aptallığıma içinden gülüyordu.

"Kim bu?" Aramızdaki göz kontağını keserek Becca'ya baktı. Becca gözlerini kapatmıştı ve sakin olmaya çalışıyordu. Bana sinirlendiği ortadaydı. Fakat onu sinirlendirmek için yaptığım bir hareket değildi. Ablamın yanındaki çocuk-muhtemelen sevgilisiydi- sağ elini cebinden çıkardı ve ablamdan cevap beklerken elini saçlarının arasından geçirdi.

Ablam bana doğru bakıyordu ve makyajlı yüzünü kaplayan endişeyle kalbim sıkıştı. Ne diyecekti ona? Kardeş olduğumuzu sürekli inkar eden ablam bu sefer ne yapacaktı?

Sevgilisinin yüzüne baktı. İşte o zaman bende çocuğa daha dikkatli bakma fırsatı bulmuştum. Ela gözleri ilk başta dikkat çeken taraf olsa da saçları da bir o kadar mükemmeldi. Kum rengi kıvırcık saçları alnına dökülüyordu. Üzerinde siyah bir tişört ve siyah deri ceket vardı. Deri ceketi bile kaslarını kapatmaya yetmemişti. Öyle ki kollarının her hareketinde adeleleri belli oluyordu. Sert bir yapısı ve uzun ve ince bacakları vardı. Siyah dar kotu bacaklarının mükemmelliğini ortaya çıkarıyordu. Aslında hiç ablamın tarzı değildi. Ablam her zaman rahatsız edici kıyafetler giyer ve nereye giderse gitsin yüzünde bir ton makyaj olurdu. Gerçi makyaja hiç ihtiyacı yoktu. Fakat o bunun bakımsızlık olduğunu söylerdi. O ise ablamın aksine oldukça rahat bir giyim tarzına sahipti. Uzun süre dalmış bir şekilde ona bakmış olmalıyım ki bakışları beni buldu. Ela gözlerinde alaycı bir tavır açığa çıktı. Ellerimi stresten üzerimdeki kot pantolona sildim. Kitabıma biraz daha sarıldım.

"Kardeşim. Leona," dedi mırıldanarak. Altındaki tehdidi bir tek ben hissetmiştim sanırım. "Ashton'la tanışsana." Neden bunu yaptığını anlamıyordum. Herkese olduğu gibi ona da komşunun kızı olarak tanıtmasını bekliyordum. Ashton'a döndü ve gülümsedi. Her zamanki sahte gülümsemelerinden değildi. Bu gerçek bir gülümsemeydi. Şaşırdım. Ondan beklediğim bir hareket değildi. Hayatının tamamı beni azarlamakla geçerdi.

Ona öylece bakarken başıyla onunla el sıkışmamı işaret etti. Yavaş ve ürkek adımlarımı karşımdaki adama yönelttim. Elini uzattı. Uzun parmakları vardı. Öylesine söylemiyorum. Gerçekten uzun parmakları vardı. Onun yanında oldukça küçük ve biçimsiz olan elimi büyük elinin içine koydum. Parmaklarının dokunuşu bedenimin alev almasına sebep oldu. İrice açtığım gözlerle ona bakarken yüzündeki çarpık gülümsemeyle hızla elimi çektim.
"B-ben aşağıdayım. Bir şey lazım olursa-" ablamın bakışlarıyla sustum ve arkamdaki adama döndüm.

"İyi günler. Tanıştığıma memnun oldum." dedim gülümsemeye çalışarak.

"Sen kalmayacak mısın?" Tek kaşını kaldırmış bir cevap bekliyordu. Bir aile yemeği olduğunu söylemişti. Benim neden olmadığımı merak etmesi normaldi. Becca'ya baktım. Ne diyeceğini merak ediyordum? Onu aileden saymıyorum mu diyecekti?

"Onun ders çalışması lazım. O konularda biraz geri." İyiliğimi düşünüyormuş gibi konuşsa da yaptığı imayı anladım. Bunu hep yapıyordu. O yüzden umursamadım. Aşağı kata yavaş adımlarla inerken Becca'nın sesini duydum.

"Annemlerin işi çıkmış. Çocukların yanına gidelim mi?" Doğru ya annemler her pazartesi işten geç gelirlerdi. Bunu biliyordu. Bilerek bunu yapmıştı. Fakat bundaki amacını çözemedim.

Üst kattan kapının kapanma sesi geldi. İçimdeki ürpertiye engel olamadım. Yalnız kalmak istemiyordum. Yatağıma oturdum. Kitabın sayfalarını karıştırırken zihnimde dönüp duran ela gözlerin sebebini çözemedim.

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin