Asansörün içinde gergince tırnaklarımın yanındaki etleri soyarken zemin katı tuşladı. En köşeye sığındım ve 10.kattan bir an önce inmek istedim.
"Özür dilerim." dedim sessizce. Bakışlarımı kirli asansör zeminine çevirdim. Yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum. Kendimi o kadar suçlu hissediyordum ki!
"Ne içindi bu?" dedi mırıldanarak.
"Bayıldığım için ve... ve.. Benimle ilgilenmek zorunda kaldığın için. Ayrıca benimle gelip aileme hesap ver-"
"Tamam Leona. Tamam. Önemli değil ve bilmeni isterim ki sana zorunda olduğum için yardım etmedim." Ne diyor bu?
"Ne?" Tüm kafa karışıklığımı sesime yansıtarak sordum. O sırada asansör inmiş ve tiz bir zil sesiyle kapıları açılmıştı. Yavaşça yürürken konuşmaya başladı.
"Seni orada bırakabilirdim. Sonuçta zorunda değildim. Belki seni bir yabancı evine götürürdü, belki tecavüz ederdi, organlarını mafyaya satardı ya da fi-"
"Tamam! Anladım, sus." Şok içinde onu dinlerken daha fazla dayanamamış ve sinirle çıkışmıştım.
Otoparkta mavi BMW i8'in yanına gelmiştik. Ben hala dediklerine sinirli olduğum için yeteri kadar arabanın güzelliğini izleyememiştim ve kendi kendime söyleniyordum.
"Seni duyuyorum Leona." Arabanın içinden seslendi. "Daha ne kadar öyle dikileceksin hadi bin." Sözünü dinleyerek yavaşa ön koltuğa yerleştim ve kemerimi bağladım.
Üzerimdeki kazağın kollarını parmak uçlarıma kadar çektim. Ona belli etmemeye çalışarak baktım. Gözleri dikkatle kısılmış, uzanıp giden yola bakıyordu. Hafif dolgun dudaklarını dişleri arasına almıştı. Kolunun her hareketiyle kasları ceketini zorluyordu.
"Bakıyorum da ilgi odağın oldukça yakışıklı." dedi alay ederek. Kızaran yüzümü gizlemek adına dışarı bakacak şekilde döndüm.
"Hiç de bile." dedim. Sinirle kollarımı göğsümde kavuşturdum.
"Berbat bir yalancısın."
"Hayır ben iyi yalan söylerim!" Sözlerim üzerine bana yavaşça döndü ve garip bir bakışma yaşadık. O sırada direksiyonu unutmuştu. Arabanın diğer şeritteki aracın üzerine doğru yol aldığını gördüğüm an yüksek bir çığlıkla
atlayıp arabayı yola sokmaya çalıştım. Ashton bu hareketimle kendine gelip dikkatini toparladı."Senin yüzünden küçük bebeğimi vuracaktım."
"Ne demek benim yüzümden? Bakmasaydın."
"Sen de biraz mantıklı konuşsaydın. Berbat bir yalancısın ve bu yüzden eve benimle dönüyorsun. Sonra da dikkatimi dağıtıyorsun. Tabi ki senin yüzünden."
"Yok artık daha neler! Dikkatin insanlara dokunurken dağılmıyor ama." dedim sinirle. Ne kadar bunu söylemeye cesaretim varsa bir o kadar yanaklarım kızarmıştı. Yüzünde gördüğüm gülümseme derin çukurlarını ortaya çıkarırken yüzümdeki gülümsemeyi kontrol edemedim. Hayatımda ilk defa gerçek anlamda birilerinin yanında rahattım. İlk defa kendim gibi davranabiliyordum. Kendi kendime konuşmak yerine birileriyle konuşabiliyordum.
"Küçük Leona," dedi dalga geçerek. Adımı her seferinde ilahi bir tonda söylüyordu ve bu kalbim için iyi değildi. "Sana yatak odası maceralarımı anlatmayacağım."
Oturduğum koltukta utançtan iyice aşağı kayarken homurdandım.
"O yatak odası maceralarının baş kahramanı da Becca'dır, değil mi?" diye sordum alay eden bir tavırla. Yüzüne dikkatle baktım ve vereceği cevabı bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."