Düğünden Ashton ve Leona.Bir türlü bitmek bilmeyen en zor yazdığım bölüm oldu herhalde. İyi okumalar...
"Vay canına, gerçekten güzel görünüyorsun." Avery ağzı açık bir şekilde iltifatları kabul ederken bir yandan duvağını düzeltiyordu. Saçlarını ensesinde dağınık bir topuz yapmıştı. Duvağı topuzu kapatsa da çok zarif duruyordu.
"Luke nerede? Bence artık görebilir." Avery aynada son kez kendine bakarak bize döndü.
"Ben giderim." dedim hızla atılarak. Yardım etmek gerçekten güzeldi ama Avery'nin annesi ve tanımadığım iki kız arkadaşıyla birlikte küçücük gelin odasında neredeyse 3 saattir tıkılı kalmıştım. Constance'ın her şeyde bir kusur bulup Avery'i paniklendirmesi de ayrı bir konuydu.
"5 dakikaya gelirlermiş." Son anda aklına gelmiş gibi etrafına deli gibi bakınmaya başladı. "Sikeyim, küpelerim nerede?"
Onları geride bıraktım ve kapıyı açarak küçük gelin odasından çıktım. Henüz yeminlerin edileceği salonda kimse yoktu. Daha bir saat vardı. Düğün için 1900'lerden kalma bir köşk ayarlanmıştı. Yaklaşık 100 kişilik bir tören olacaktı ve hemen ardından terasta küçük bir parti yapılacaktı.
Merdivenleri topukluların izin verdiğince hızla inmeye çalıştım.
Büyük kapıdan çıkıp önümde kalan merdivenleri de indikten sonra park alanına ulaşabilmiştim.
Luke henüz arabasını park etmişti. Kapıyı açıp çıktığında elinde düğün çiçeğini tutuyordu. Klasik bir siyah smokin giyiyordu. Beyaz gömleğinin üzerine papyon takmıştı ve beline siyah bir kuşak sarılıydı. Artık iyice uzamış olan altın sarısı saçları geriye doğru taranmıştı. Elindeki buketi bana uzattı.
"Şu buket için çektiğim çileleri anlatsam inanmazsın. En iyisi sen de kalsın. Başına bir iş gelirse bana kızamaz."
"Hoşgeldin. Ben de iyiyim." dedim telaşına karşılık sırıtarak.
"Pardon ya, kafa mı kaldı?" Beni kendine çekerek sarıldı ve iki yanağımı birden öperek geri çekildi.
"Avery seni bekliyor. Artık görebileceğini söyledi." Gözleri parlayarak bana baktı. Omzumu hafifçe sıkarak sessiz bir teşekkür etti ve adımlarını köşke yönlendirdi.
Otoparkla köşkü ayıran alçak duvarın üzerine oturdum. Kafamı masmavi gökyüzüne doğru kaldırarak içime derin bir nefes çektim. Bugün hiç düşünmediğim şeyleri düşünmeme sebep olmuştu.
Evlilik gibi.
Hiç öyle hayallerim olmamıştı. Çünkü birinin beni sevebileceğine olan inancımı yaklaşık 8 yaşlarındayken kaybetmiştim. Ondan sonra hiç hayal kurmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."