Büyük bölüm sonraki bölüm (gözlerini kapayan maymun emojisi artı piç gülüşü.)Ve... multi yüzünden ölenler varmış. Bölümü ölü bir şekilde yazdım.
Asansörün içinde gergince Ashton'ın kucağında beklerken, gözlerim aşağı doğru kayıyordu. Benim aksime onlar oldukça rahattı. Hatta Calum arabanın içinde birkaç iğrenç espri yapmış, kapıyı açarken buna çok alışmamam gerektiğini söylemişti. Bu da ne demek oluyordu? Onu ilk defa görüyordum ve bir daha karşılaşmamız neredeyse imkansızdı.
Onların konuşmalarını dinleyemeyecek kadar yorgundum. Kafam bitkince boynuna gömülüydü. Kokusunu sakince soluyor, içime çektiğim her nefesin mümkünü varmış gibi dışarı çıkmasını istemiyordum. Bir elim gevşek bir sekilde yanağında duruyordu. Sakalları parmak uçlarıma batıyor, ancak rahatsız etmek yerine hoşuma gidiyordu. Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle yanağını hafifçe okşadım. Bana söylediği sözler hayatımda duyduğum en güzel şeydi.
Sanki o an daha güzelini yapabilirmiş gibi dudaklarını boynuma bastırmış, derin bir öpücük bırakmıştı. Ön koltukta olan Calum'un varlığı beni tedirgin etse de onun pek de umrunda olduğunu söyleyemeyecektim.
Parmaklarımın yumuşak hareketlerine sesini çıkarmadı. Sırtını asansörün duvarına yasladı ve gözlerini kapattı. Yanağından boynuna doğru yatıştırıcı daireler çizdim. Dudaklarının arasından bir şey mırıldandı. Ancak anlayamadım.
Calum'un sesiyle parmaklarımın hareketini kestim ama elimi çekmedim.
"Aranızda bir şey mi var?" dedi sırıtarak. Elim boynundan kucağıma düştü. Ashton'ın gözleri usulca aralandı. Kafamı hızla iki yana salladığım sırada asansörün kapıları açıldı. Ashton önden ilerledi ve kapının hemen yanında durdu.
"Saçma sapan sorular sormadan önce kapıyı açmaya ne dersin?" dedi dişleri arasından. Calum sırıtmaya devam etti. Ağzının içinde bir şeyler geveledi.
"Anahtar?" Ashton yüzümde dolaştırdığı bakışlarını ona dikti.
"Arka cebimde." Anahtarı Ashton'ın arka cebinden aldı ve kapıyı açtı.
Ashton adımlarını yatak odasına yönlendirirken bir daha bu eve gelmeyeceğimi düşünmüştüm. Ancak hiçbir şey umduğum gibi olmamıştı. Yatağın ucuna yorgun bedenimi bıraktı ve banyoya girdi. Geri çıktığında elinde ilk yardım çantası vardı. Çantadan biraz pamuk aldı ve üzerine alkol döktü.
"Bunu yapmak zorunda değilsin." dedim alt dudağımı gergince dişlerimle çekiştirirken. Derin bir nefes aldı ve önümde diz çöktü. Pamuğu diz kapağıma bastırmadan önce gri çoraplarımı bileğime kadar indirdi.
"Bunu yapmak istiyorum, Leona. Şimdi izin ver de sana yardım edeyim." ela gözleri usulca yüzümde dolaştı ve tekrar diz kapağıma yoğunlaştı.
Bir şey söyleyemedim ancak onu gördüğüm ilk andan beri delice sormak istediğim soru dilimin ucundaydı. Ama sormaya cesaretim yoktu. Kim olarak soracaktım ya da bunu sorma amacım neydi? Hiçbir fikrim yoktu.
"Yardım gerekiyor mu?" Kapının hemen arkasından gelen Calum'un sesiyle irkildim ve pamuğun parmaklarından kayıp düşmesine sebep oldum.
Ashton ona yardıma ihtiyacı olmadığını söylerken kutudan temiz bir pamuk aldı.
"Biraz daha sakin olmalısın." diye uyardı yumuşak bir ifadeyle. Diz kapağımdaki yarayı temizledikten sonra pamuğu yere bıraktı. Yaraları yara bandıyla kapattıktan sonra yatağa hemen yanıma oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."