Biyoloji çalışmaya ara vererek gözlerimi boyası dökülmüş duvarlarda gezdirdim. Bakışları aklımdan çıkmıyordu. Normal değildi. Bana hiç kimse öyle bakmazdı. Herkesin bakışlarında aşağılık bir varlığın yansımasını görürdüm. O çok farklı bakıyordu. Ucu aşınmış kurşun kalemimi ısırdım. Boşu boşuna kuruntu yapıyordum. Aptalın tekiydim. 2 saattir bildiğim halde aynı konuya bakıp duruyordum. Kalemimi kitabın arasına koydum ve yatağımın yanına yere bıraktım.
Gözlerim bir gram uyku için yalvarıyordu. Ama ondan önce susuzluğumu gidermem gerekiyordu. Soğuk havayı ve ayaklarımın çıplak olmasını umursamadım.
Elimi saçlarıma götürdüm ve yaptığım iğrenç topuzu bozdum. Kahverengi saçlarım omzumdan aşağı döküldü. Merdivenleri büyük bir yorgunlukla çıkarken kapıdan duyduğum kilit sesiyle bakışlarımı korkuyla oraya çevirdim. Becca baygın bakışlarını yanındaki adamın üzerinde dolaştırdı. Her halinden sarhoş olduğu belliydi. Çoğu gece eve böyle geldiği olurdu. Onu babamdan ben saklardım. Onu öyle görse bile kızmazdı. Sonuçta onun favori kızıydı.
Yanındaki adamın dudaklarına uzandı. Hafif bir öpücük kondurdu. Adam onu kolları arasına alırken öpücüğü derinleştirdi. Böyle bir sahneye tanık olduğuma inanamıyordum. Kaşlarımı çattım ve bakışlarımı duvarlarda gezdirdim. Duyduğum iğrenç sesle dudaklarım arasından bir 'Oha!' çıkmasına engel olamadım. Kıvırcık saçlı olan Becca'yı kendinden uzaklaştırdı. Bana baktı. Ne zamandır bunu istediğimi fark ettim.
"Orada dikilmeyi mi düşünüyorsun?" Sert sesi kulaklarımı doldurduğunda irkildim. Soğuk parkelerden çıplak bedenime gelen soğukla titredim. "Gel ve onu al." sert emriyle hızla Becca'ya ilerledim. Bir elimi çıplak beline dolarken kafasını omzuma koydu. Onun gösterişli kıyafetine karşılık üzerimde pijamalarım vardı.
"Saat kaç?" cızırtılı sesine karşılık "12." diye cevap verdim. Becca'yı koltuğa yatırdım. Topuklu ayakkabılarını ayağından çıkardım. Onları yere bıraktım. "Geldiler mi?" diye sordu. Kafasını yastığa gömdü ve o haline rağmen erkek arkadaşına baştan çıkarıcı bir gülümsemeyle baktı. Kısa süreli olsada ona baktım. Tekli koltuğun kenarına oturmuştu. Sevgilisine bakarken "Hayır." diye mırıldandım.
"İyi, gelirlerse beni idare et." Benden istediği şeye karşılık dudaklarım aralandı. "Bunu yapamam." dedim sessizce. "Yapar mısın diye sormadım. Sana emrediyorum Leo." yüzündeki gülümseme midemi bulandırdı. Başımı yenilgiyle önüme eğdim.
Uzandığı yerden kalktı. Eliyle birbirine girmiş saçlarını karıştırdı. Merdivenlere doğru ilerledi. İlk basamakta durdu ve geriye baktı. "Gelmek ister misin?" gözlerini kırpıştırdı. O görmese de ben adamın -adı sanırım Ashton'dı- yüzünü buruşturduğunu gördüm. "Hayır. Odana git Bec." Sert tavrına karşılık ablamda bir değişiklik olmadı. Dudaklarını büzdü ve merdivenleri ağır aksak adımlarla çıktı.
Onunla yalnız kalmanın verdiği ürpertiyle üzerimdeki ay desenleri olan pijamama sarıldım. Onu evden kovamazdım. Gidip gitmeyeceğini de bilmiyordum. Rahatsız edici bakışlarını üzerimde hissettim. "Bir şeyler içmek ister misiniz?" diye sordum. Senli benli konuşacak kadar yakın değildik. Yüzündeki alaycı tavra baktım.
"Hayır." Sert sesine karşılık kafamı salladım. Uzlaşmaya çalışıyordum ben. Onun bir şey yaptığı yoktu. Susuzluğum gittikçe artarken yerimden kalktım ve mutfağa ilerledim. Arkamdan geldiğini ayak seslerinden anladım.
"Doğrusu harika bir abla-kardeş ilişkiniz var." Gözlerim onu buldu. İlk bakışta bunu anlaması normaldi. Zaten Becca bunu belli etmek için her fırsatı değerlendirirdi. Sadece onun yanında daha farklı oluyordu. Yani uysal ve iyi biri gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."