panic attack

5.5K 245 29
                                    

Aynada sırtımdaki izi tamamıyla kapatan jelatinin altındaki dövmeye bakarken Abby'nin arkamdaki rahatsız edici varlığından dolayı nefesimi sessizce verdim.

"Teşekkür ederim. Beklediğimden daha güzel olmuş." dedim kazağımı üzerime geçirerek ona doğru dönerken. Gülümsedi ve oturduğu taburede dikleşerek yüzüme baktı.

"İşim bu."

Gülümsemesi içten değildi. Açıkçası umrumda da değildi.

"Ödemeyi nereden yapabilirim?"

Gözlerini devirdi ve malzemeleri toplarken ağzının içinde geveleyerek cevap verdi. "Sevgilin senin yerine onu da halletti."

Sinirden güldüm ve hemen arkasına geçtim.  "Benimle bir problemin mi var? Bir saattir tanıdığım bir insana ne yapmış olabilirim çok merak ediyorum doğrusu."

Malzemeleri elinden bırakırken kafasını bana çevirdi. "Niye sormuyorsun?"

Kaşlarımı 'neyi' dercesine hafifçe yukarı kaldırdım. "Ne konuştuğumuzu?" Alayla gülerken ona bir adım daha yaklaştım.

Omuz silktim ve  üstüne basa basa "İlgilenmiyorum." dedim.

Belli etmese de sinirlendiğini önüne düşmüş bir tutam saçı çekiştirerek kulağının arkasına sıkıştırmasından anladım.

"Ne yani onu bu şekilde mi elinde tutuyorsun? Umursamayarak."

"Dediğim gibi ilgilenmiyorum. İlişkilerde buna güven deniyor.”

“Güven?” dedi kendi kendine alay ederek.

“Tabi,” diye mırıldandım bir yandan çantamı toparlarken. “Sonuçta öncekilerin bir önemi olsaydı önceki olmazlardı.”

“Neden seninle birlikte olduğu belli oluyor. Tıpkı ona benziyorsun.”

Cevap vermedim ve toparladığım çantamı omzuma astım. Tam kapıdan çıkacakken sözleri beni durdurdu.

“Birkaç ay önce başka birini daha getirmişti. Senin tam zıttın. Daha feminen.”

Arkam hala ona dönülen alt dudağımı dişlerimle sertçe ezdim. Düşündüğüm kişi olmasın, Tanrım. “Adı Rebecca'ydı sanırım.”

Sertçe nefesimi verdim ve az önceki söylediklerimi zihnimde tekrar ederek sakin kalmaya çalıştım. “Yanlış anlama. Sadece bil diye söylüyorum. Sonuçta sen de önceki olabilirsin.”

Kendi laflarımla vurulmak kadar acı veren bir şey olamazdı herhalde. 

Onunla laf dalaşına girmeden odadan çıktım. Saçma sapan yerlere gidebilecek bir konu olmuştu çünkü.

Bekleme salonunda saçsız kafasında bile dövme olan bir adamla konuşurken buldum onu. Beni görünce yüzündeki sert ifadeyi sildi ve sadece adamın duyabileceği kısık sesle bir şeyler söyleyerek yerinden kalktı.

Eli yumuşakça belimi buldu ve bana doğru yaklaşırken yüzünde anlayışlı bir ifade belirdi.

“Canın acımadı umarım.”  İlgili tavrı hoşuma gidiyordu. Kafamı iki yana sallayarak yüzüme onun gamzelerini netleştirecek bir gülümseme yerleştirdim.

Yaptığı onca şeyden sonra bu kadar basit bir şeye takılmamalıydım. Beni dışarı çıkarmasına izin verdim.

Merdivenleri peşi sıra inerken Abby'nin yeni bir girişimde bulunmaması tuttuğum soluğumu geri vermemi sağlamıştı.

Aklıma takılan, kalbimi sıkıştıran kullandığı kelimeler değildi. O kişinin Rebecca olduğunu bilmek beni öldürüyordu. Ona karşı yıkılmaz dediğim duvarlarım yerle bir oluyordu ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sanki konu o olunca acı çekmem gerekiyordu ve ben bunu misliyle ödüyordum.

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin