Öncelikle selamlar. Ölmedim. Sadece uzun bir süre yazmak istemedim. Yazdığım en zor bölümdü. Bazılarınıza 3 ay önce bölümü atacağıma dair sözler bile verdim. Çok özür dilerim. Yorumlarınıza ve mesajlarınıza cevap veremedim. Bu sizi önemsemediğim için değil kesinlikle. Hepsini tek tek okuyirum. Sadece verdiğim sözlerde duramıyorum. Hepinizi çok seviyorum. Bu sefer arayı uzun tutmayacağım.
Elim kilide soktuğum anahtarın üzerindeyken yaklaşık 20 saniyedir olduğu gibi ona bakmaya devam ettim.
Hafifçe gülerek sırtını duvara yasladı. "Korkuyorsun." dedi alay ederek. Suratına kendini beğenen bir ifade yayılmıştı.
"Hayır." dedim anahtarı kapının üzerinde bırakarak ona dönerken.
Duruşunu bozmadan bileğimi sertçe yakaladı ve kendine çekti. Titrememeye çalıştım.
"Beceremiyorsun," dedi dişleri arasından. "Yalan söylemeyi."
"Bırak beni." Güldü.
"Hiç sanmıyorum." Sırtımı sertçe kapıya yasladı. Dişlerim arasından derin bir nefes aldım ve yüzümü buruşturmamaya çalıştım.
"Ne istiyorsun?" dedim sertçe. Gözleri delici bir ifadeyle gözlerime yapışmışken yüzüme çarpan nefesleri beni rahatsız etti.
"Onu denemek istiyorum. En az senin kadar." Kaşlarımı çattım.
"Senin Ashton'la ne sorunun var?" dedim sert çıkan sesimin tonunu ayarlayarak. Apartmanımdan Dave'in sorumsuzluğu karşısında çıldırırken kovulmak istemiyordum.
"Anlaşılan hala sana nasıl bir orospu çocuğu olduğunu anlatmamış."
Gözlerimi sertçe yumdum.
"Ne istiyorsun?" Derince soludum ve bakışlarımı o hariç her yerde gezdirdim.
"O benim kardeşimi öldürdü. Tek değer verdiğim insanı. Bunun yanına kalacağını mı düşünüyorsun?"
Ashton'ın o gece bahsettiği kız Dave'in kız kardeşi Bella olmalıydı.
"Sen de tıpkı benim kardeşim gibi kendi sonunu ona yazdıracaksın."
Göğsüne sertçe bir yumruk atarak onu kendimden uzaklaştırdım. Bu gücün nereden geldiğine dair en ufak bir fikrim yoktu.
"Sanane?! Benim onunla olmamla senin sorunun ne?"
Çenesi kasıldı ve üzerime doğru yürüyerek bu kez çenemi parmakları arasına kıstırdı. "Aptal." dedi hırlayarak. "Benim kardeşim o lanet toprağın altında çürürken onun öylece yaşamasına izin mi vereceğim?"
"Aldığı her nefesi güldüğü her dakikayı ona zehir edeceğim."
Zar zor nefes alırken merdivenlerden gelen ayak sesleriyle gözlerimi iri bedeninin izin verdiği kadarıyla oraya diktim. Önce saçları sonra tamamiyle bedeni ortaya çıkıp bizi öyle görünce kaşlarını çatarak son basamakları koşarcasına çıktı.
Dave'i omzundan yakalayarak sırtını duvara yapıştırdı. Serbest kalır kalmaz kendimi hızla geri çektim.
"Orospu çocuğu." diye hırladı.
Elleri hırsla yakasını kavrayarak sarstığında yüzündeki ifadeyi ilk defa gördüğüme emindim. Dave de aynı şekilde ona karşılık verdiğinde sinirine engel olamayarak onu merdiven trabzanlarına yatırdı. Kalbim boğazımda atıyordu.
"Ashton! Dur, ne yapıyorsun?" Ona doğru yaklaştım ancak bir hareketiyle Dave'in aşağı düşmesine sebep olabilirdi.
"Bir daha Leona'nın yakınından geçtiğini görür ya da duyarsam bu yanına kalmaz. Seni parçalara ayırırım." Yutkunarak ona dokunmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADISE LOST \\Irwin
Fanfiction"Burası," diye fısıldadı sıcak nefesi dudaklarıma çarparken. "Benim kayıp cennetim."