But she found you

3.1K 140 17
                                    

Calum'un peşinden ben de hevesle koşturarak denize giderken suyun soğukluğuyla hafif bir çığlık attım. Arkamdan Avery'nin kahkahalarla güldüğünü işittim. Kalçalarıma gelen suda zıplayarak kendimi alıştırmaya çalışırken belime dolanan kollarla kendimi tamamiyle suda buldum. Tüm su ağzıma dolarken ellerin sahibini kendimden uzaklaştırmaya çalıştım.

Su yüzeyine çıkabildiğimde "Michael!" diye tüm tiz sesimle ona bağırdım.

Sonunda sarıda kalmış saçlarını geriye yatırırken sırıtarak 'ben bir şey yapmadım' dercesine ellerini kaldırdı ve kendini sırt üstü suya bıraktı.

Kendimi suya bırakarak Calum'un yanına yüzmek için kulaç attım. Constance'la romantik anlarını bölmek için can atıyordum. Çünkü onun bazı şeyleri özellikle ve büyük bir zevkle yaptığının bilincindeydim.

"Ne yapıyorsunuz aşk kuşları?" Tam ortalarında sudan çıktığımda Calum'un kaşları çatılmış tombul dudakları sağlam bir küfür için aralanmıştı. Ancak ben olduğunu görünce dudaklarını kapamış ve gözlerini devirmişti.

"Hayır, bunları kasten yapmadığını düşünmek istiyorum. Ama geldiğimizden beri üç etti, Çilli." dedi söylenerek. Ona tatlıca gülümserken kafamı hafifçe omzuma yatırdım.

"Ne yapayım? Canım sıkılıyor."

"Kasten yani?" Tek kaşını tehditkar bir ifadeyle kaldırırken bana doğru bir hamle yapmaya çalıştı. Constance beni tutarak kendine çektiğinde elleri boşluğa düştü.

Daha kuvvetli bir şekilde gülerken Constance kollarını etrafıma sarmıştı. "Arkadaşımı rahat bırak, Hood."

"Ashton'nın yokluğu sana gerçekten iyi gelmiyor." Calum sitem edercesine konuşup bana baktığında yüzüm düşmüştü.

Luke ve Avery düğünden önce kafalarını toplamak istediklerini söylemişler ve hepimiz için bir tatil organize etmişlerdi. Buraya kadar her şey mükemmeldi. Ancak hepimiz toplanmış yola çıkacakken Ashton'ı bilinmeyen bir numara aramış, geri geldiğinde yüzüne tuhaf bir ifade yerleşmişti. Bana söyledikleri sadece şunlardı, "Seni Calum'un yanına bırakacağım. İşim ne zaman biter bilmiyorum. Ama biter bitmez hemen yanına geleceğim." Sonra yanağımdan hafifçe öpmüş, söylediği gibi beni Calum'un yanına bırakmış ve gitmişti.

"İyi," dedim homurdanarak. "Ben de Michael'la eğlenirim. Belki beni tekrar sarhoş etmek ister."

Arkamı dönerek Michael'a bakarken bir deniz kabuğuyla konuştuğunu gördüm. "O içmeden de sarhoş olabiliyor." Calum alay ederek konuştuğunda sırıttım.

"En azından sizden daha eğlenceli." Onları tanıştırdığım için pişman olmak üzereydim.

Kumsala geri döndüğümde hafifçe titreyen bedenimi Michael'ın yanına bıraktım. Eline yeni aldığı telefonundan bakışlarını alarak bana dikti.

"Ne oldu?" Bakışlarını benden alarak suyun içinde oynaşan Constance ve Calum'a dikti. Ardından gözlerini devirmiş, parmağını ağzına sokarak kusma taklidi yapmıştı. Şebekliğine gülerken elindeki telefonu alarak bir kenara bıraktım.

"Sıkılıyorum. Bir şeyler mi yapsak?"

Kaşlarını hafifçe kaldırarak yamuk bir gülüş yaptı. "Seni tekrar sarhoş mu edeyim?"

Gülümsedim ve kendimi sırt üstü kumlara bırakırken "Olabilir." diye mırıldandım.

"Tabi, sonra bütün azarı ben işiteyim, değil mi? Çünkü bizim küçük prensesimiz o sırada adını bile hatırlamıyor olacak."

PARADISE LOST \\IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin