15- Camdan Kanatlar

72 10 609
                                    


Multimedia Vladimir, siz daha farklı hayal edebilirsiniz.

Zümrüt Kalender

*

Geçmiş geçmişte kaldı, derlerdi çoğu zaman, önünüze bakın, şimdiyi ve geleceğinizi yaşayın diye devam ederlerdi ancak ben ne kadar geçmişi silmeye çalışsam da daima karşıma çıkıyor, beni o ana hapsediyordu. Bu gece telefonuma gelen fotoğraflarıma bakmaya cesaretim yoktu. Görmemiş gibi yapabilir, hayatıma devam etmeye çalışabilirdim ancak ben görmeyi seçtim. Bana bunu yapanı bulmak adına Deha'nın karşına bile geçmiştim.

Dilek haklarım tükenmesine rağmen yine de istemiştim. Deha hiçbir şey dememiş, hatta ona uzattığım telefonu kabul etmemişti. Fotoğraflara bakması için daha önce görmediğim bir kadını çağırmıştı. Kadının parlak kahverengi gözleri önce ben de gezinmiş ardından telefonu eline almış ve bakmıştı. Gözleri ne kadar parlak olsa da bakışları, yüzü donuktu. Ne hissettiğini ya da ne düşündüğünü anlayamıyordum. Yeteneklerim tükenmişti birden. Başımı ellerimin arasına alıp birkaç saniyeliğine kendime izin verirken kadın telefonumda bir şey yaptı, saniyeler içinde kendi telefonu titremişti.

"Onu bulabilecek misin Elena?"diye soran Deha direkt olarak onun yüzüne bakıyordu. Elena elini koyu saçlarına atmadan önce telefonumu masanın üstüne bıraktı. Birkaç saniyeliğine göz göze geldik. Bana güven veren bir gülümseme yolladığında yüz hatları birden on yaş geriye gitmişti. Kahverengilerini benden alıp Deha'ya getirdi.

"Știi că voi încerca./ Deneyeceğimi biliyorsun," dediğinde beynim tepetaklak olmuştu. Deha kısa bir es verdi. "Rumence bilmediğimi biliyorsun Elena," diye yanıt verdiğinde Elena masaya doğru eğildi. Verdiği dekolte karşısında bakışlarım istemsizce Deha'ya kaydı, Deha'nın kahverengileri dekolteden ziyade Elena'nın gözlerindeydi.

"Kak naschet izucheniya novogo yazyka, Deha? / Yeni bir dil öğrenmeye ne dersin Deha?" Deha bunun üzerine kıkırdadı ancak gülümsemesi içten değil tam tersine tamamen refleksten ibaretti.

"Neden? Tamam diller işime yarıyor ama sen zaten Türkçe biliyorsun, Türkçe konuşabiliriz. Hem bu mesele benimle ilgili değil, onunla ilgili. Zümrüt ile iletişime geçeceksin, benimle değil."

Deha derin bir nefes alıp dudaklarını birbirine bastırdığında Elena başını kaldırıp sırtını dikleştirdi. Sanki sopa yutmuş gibi dimdik duruyordu şimdi. "Ondan iz alır almaz seni arayacağım, her ne kadar bu mesele Zümrüt'ün olsa da sapıkla ilgilenecek olan kişi sensin."

Dediklerinde doğruluk payı olduğunu biliyordum ancak yine de kendimi rahatsız hissetmiştim, sanki korunmaya muhtaç bir ceylan yavrusuymuşum gibi hissettirmişlerdi bana. Kaşlarımı çatarak ellerimi başımdan uzaklaştırdım. İkisine baktığımda aynı anda bana dönmüşlerdi.

"Bana haber vermeni istiyorum, hem Deha bir iş adamı, benim peşimde gezecek değil."

Deha başını yana yatırdı, sevimli ama bana sevimsiz gelen gülümsemesi ile gözlerimin içine baktı. "Kızı duydun, bana ihtiyacı yokmuş," dediğinde sanki ben büyük bir hata etmişim gibi söylemişti bunu. Belki de hata yapıyordum, şu an mantıklı düşünemiyordum. Gözlerin mavi değil siyah deseler inanacak haldeydim şu anda.

"Seni evine bırakayım güzelim," dedi Elena bozuk Türkçesiyle. "Yolda biraz daha konuşuruz istersen."

Koltukta öylece kalmaya devam ettiğimde Elena nefesini verdi. Bu tavrımdan rahatsız olmamış aksine anlayışla karşılamıştı, yine de beni koltuktan kazımak ister gibi bir hali vardı. "Sen git Elena, Caspian onunla ilgilenir," deyip dudaklarını gerdiğinde kaşlarım usulca çatıldı. Hazar da mı buraya gelecekti?

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin