55- Özlem

44 8 1.1K
                                    


Kırk yıl sonra bölüm attım kslellee her neyse umarım bölümü okurken zevk alırsınız. Ben kaçtım, hadi öptüm 😘

****

Zümrüt

Aylar ayları kovalar sıra haftalara gelmişti ve zaman onu ağırdan almaya pek niyetliydi. Aşkıma, sevgilime kavuşmama sadece ve sadece bir hafta kalmıştı ve bu bir hafta nedense çok yavaş geçiyordu. Oysa ki atalarımız sayılı gün çabuk geçer derdi. Peki bu günler bir bana mı yavaş geliyordu?

Arkama iyice yaslanıp kalemimi oynatmaya devam ederken kulağımı var gücüyle Deha ve diğerlerine  vermeye çalışıyordum fakat bir türlü yapamıyordum. Aklımda çok fazla şey vardı. Birinci mesele elbette Safir'di. Bir hafta evvel önce Suna'yı ara sokakta sıkıştırmış ve ona şiddet uygulamıştı. Bunu ilk duyduğum anda hissettiğim şeyin aynısını hala hissedebiliyordum.

“Siz ne düşünüyorsunuz, Zümrüt Hanım?"

Kibar bir ses kulağıma çalındığında kendime gelmeye çalıştım. Dalgın bakışlarımı kadına getirdim. Rachel ile iki hafta önce tanışmıştık. Psikolojisi bir garipti ve konudan konuya sapma eğilimi vardı. Örnek vermem gerekirse bana hamile olup olmadığımı sormuştu, evet dediğimde ise bana Mısır hakkında bilgi vermeye başlamıştı. Garipsemiştim. Daha önce böyle biriyle tanışmamıştım.

“Ne hakkında?" diye sordum biraz çekinerek. Rachel bacak bacak üstüne atıp sırtını Maximilian'ın geniş gövdesine yasladı. Doğruyu söylemek gerekirse onların birlikte olmasını garipsiyordum. Rachel kırılgan biriydi, kendi gözlerimle görmüştüm.

“Şu tabloyu banyoya assam mı diye soruyordum?"

Gösterdiği tabloya baktım. Nehrin içinde yıkanan bir kadın resmedilmişti, kadının kızıl saçları göğsünün tekini kapatıyordu. Banyo için fena olmazdı. Neden banyo?

“Güzel," dediğimde kıkırdadı. Elini siyah saçlarına atarken gözleri benim gözlerim dışında her yerde dolaştı.

“Senin odana da yakışır," diye karşılık verdiğinde anlam veremedim ilk birkaç saniye. Ardından saçlarımı kast ettiğini fark ettim. Orijinal kızıl değildim ki ben. Hatta yer yer akmaya başlamıştı bile. Her banyoya girdiğimde kızıl sular omuzlarımdan süzülüyordu. İlk gördüğümde kan sanmıştım, neredeyse bağıracaktım.

“Benim odamda bir tablo var zaten, Hazar yapmıştı."

Rachel tekrar bana baktı. Bakışları ilgi dolu olduğunda derin bir nefes aldım. “O kim?"

Bacaklarımı düzelttim. Hazar'ı tanımlayacak bir kelimem yoktu. Her şey yavan geliyordu.

“Nişanlımdı," dedim. Bu oyuna devam etmek istemesem de zorundaydım. Sonuçta her zaman istediğimiz olmazdı. “İki sene önce senin doğum günü partine gelen adam var ya, o işte."

Rachel dudaklarını büküp düşünmeye başladı. Sonunda bulmuş olacak ki gözlerini bana getirdi. “Kumral, yeşil gözlü ve gamzeli ressam, değil mi?"

Yok artık. Dün yediği yemeğin ne olduğunu bana soran kadın birkaç saniyede sevgilimi hatırlayıp betimlemişti. Surat asmamak için kendimi zor tuttum.

“Beni çizmesini istemiştim," deyip sırtını Maximilian'ın göğsünden ayırdı. Masanın üzerindeki sigara paketine uzandığında kollarımı göğsümde birleştirdim. Azıcık ucundan kıskanmıştım. “Çizdi mi bari?"

Rachel sigarasını dudaklarına yasladığında Deha sigarayı dudaklarından alıp masanın üstüne koydu. “Kapalı alanda sigara içmeyelim."

Bu dediğine gülmek istiyordum. Deha her ortamda sigara içen biriydi. Thomas Shelby ve Don Draper gibiydi.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin