61- Çiçek

21 7 1.2K
                                    


Hazal'ın sesiyle hellü. Bölümde üç adet yakınlaşma sahnesi vardır. Rahatsız olan atlayabilir. Umarım bölümü seversiniz. Şimdiden keyifli okumalar. Öptüm.

Multimedia : Bizimkiler.

Suna

Hani derler ya uzansam gökyüzüne yıldızlara dokunabilirim diye. Tam olarak öyle hissediyordum. Kucağıma bırakılan bebeğe bakarken sanki parmaklarım gökyüzündeymiş gibi hissediyordum.

"Kızımız," dedi bir ses. Gözlerimi sese çevirdiğimde Yakut'u gördüm. Mavi gözleri ikimizin üzerindeydi. "Aynı sana benziyor," dedim. Şimdiden belli olan mavi gözleriyle bana bakıyordu.

"Yakışıklı bir kızımız olacak," dediğinde gülümsedim. "Umarım Okyanus ve Deniz ile iyi anlaşır hanımefendi."

Burnumu kırıştırdım. Yakut, kızımıza Dalga ismini vermek istemiş ancak oğlumuz yüzünden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Dalgayla dalga geçerim demişti. Garibim Yakut da Deniz ismine karar vermişti. Abimle adaş olmuşlardı ama sorun yoktu bence.

"Asıl onlar iyi anlaşsın," dedim. Kıskançlardı biraz. Birbirlerini çekemiyorlardı. Okyanus, abimi sevmiyordu. Yengeciydi biraz. Deniz ise abimin, dayısı olmasından mutsuzdu. Neden tüm yakışıklılar dayım diye ağlamıştı hatta.

"Gökyüzü'nü paylaşamayacaklar kesin."

Gülümseyip kızıma baktım.

Gökyüzü'me.

Yanağımda hissettiğim dokunuşla birlikte gözlerimi daha da sıkılaştırırken gülmemeye çalışıyordum. Dokunuş boynuma doğru ilerlediğinde derin bir nefes aldım. Hoş koku yavaş yavaş boynumdan göğsüme indiğinde gözlerimi araladım. Ne olduğunu merak ediyordum ve bakmazsam içimde kalacaktı.

"Günaydın," diyen sevgilimle birlikte gözlerimi ona getirdim. Mavilerinin etrafı hafif şişmişti. Uykusuz kaldığı her halinden belliydi. Sabahın köründe koşuya çıktığı için uykusuz kalması aslında çok normaldi. "Günaydın da sana pek günaydın değil gibi."

Parmaklarımı göz çukurlarına getirdiğimde üzerime doğru iyice eğildi. Yorganı aşağılara kadar çektiği için göğüslerim tamamen açıktaydı. Altımda ise sadece iç çamaşırı vardı. "Sana çiçek toplamaya gittim," dediğinde gözlerimi eline çevirdim. Parmaklarının arasındaki turuncu çiçeğe baktım. Göğüslerimin tam ortasındaydı, çiçeği sürttüğü anda dudaklarımı yaladım.

"Bir tanecik mi?" diye sordum şaşkınlık. Bir çiçek için sabahın köründe kalktığına inanamıyordum. "Evet," deyip çiçeği sağ mememin ucuna getirip sürtmeye devam etti. "Bu mevsimde bulabildiğim en güzel çiçek buydu, benim güzel Persephoni'me henüz baharı getirmemiş."

Çiçek uçlarımda hareket etmeye devam ederken dudaklarımı ısırdım. "Yedi tane vardı, çok da güzel koktu, dayanamadım."

Çiçek göğsümden ayrılıp tekrar boşluğa geldiğinde bana doğru iyice eğildi. Mavilerindeki koca siyah kara deliğe baktım. Nasıl da içine çekiyordu.

"Güzel tanrıçam çiçeklerinden birini kopardığım için bana kızmaz değil mi?" diye sorduğunda parmağımı çiçeği tutan parmağına getirdim. "Beni öpersen kızmam," dedim. Ekmeğimin peşinde olmam suç değildi bence.

Yakut yarım bir gülümseme ile çiçeği parmaklarıma bıraktığında çiçeğin yapraklarını okşadım. Kokusunu buradan bile hissedebiliyordum. Tek bir sorum vardı, güzel kokan sevgilim miydi yoksa çiçek miydi? Yoksa her ikisi miydi?

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin