16- Pandoranın Altın Kutusu

63 8 621
                                    

Multimedia sırasıyla Deha, Hazar ve Zümrüt

Zümrüt

*

Herkesin kafasının içinde kendi yarattığı bir cennet düşüncesi vardır, bazıları sonsuzluk yeşillerin olduğu bir yer hayal ederken bazıları tamamen başka bir şey hayal ederdi. Çok küçükken bir cennet hayal ederdim, tam bir ütopyaydı. Meleklerin şarkı söylediği, sonsuzluk mutlulukla kuşatılmış bir yer hayal ederdim. Tüm yıldızların, gezegenlerin ayaklarımızın altında olduğu bir yerdi benim için. Bir de cehennem vardı, ben cehennemde hep babamı hayal ederdim, elindeki bıçakla sürekli olarak annemi öldürdüğünü hayal eder dururdum, bu yüzden iyi olmaya söz vermiştim ancak zamanla bu sözüm eriyip köpük haline gelmişti.

Kapıdan içeriye giren adamların odakları benden çok Hazar'ın üzerindeydi, bir kez daha onun karanlığına şahit olmuştum. "Deha'nın adamını öylece alacağınızı düşündüren şey de nedir?" diye sordum sakince, oturduğum yerde biraz daha yayıldım, adamlardan mavi gözlü olanı bana baktı, delici bakışlarını mavilerime diktiğinde kaşlarımı büktüm. Açıkçası bu bakıştan pek de etkilenmemiştim, iblislerle birçok kez karşı karşıya gelmiştim.

"Kız arkadaşını sustur İlhanlı," dediğinde kaşlarımı çattım, göz ucuyla Hazar'a baktığımda şaşkınlıktan yeşillerinin irileştiğini gördüm. "Ve bizimle gel."

Hazar ileriye doğru bir adım attığında oturduğum yerden hışımla kalktım. Onu her şeyden korumak istiyordum, zamanında koruyamamıştım, onun pişmanlığını yaşıyordum esasen, hem de ona deli gibi aşıktım. "Size zarar vermek istemiyoruz," diyen mavi gözün sesi garip bir şekilde samimi çıkmıştı ancak yine de beni güldürdü.

"Neden elinde silah var o zaman? Ya da neden kapıyı direkt çalmak yerine zorla açtınız?" Ellerimi belime yerleştirdim. Mavi göz, gözlerini kıstı, bakışlarında birçok duygu usul usul gezindi.

"Sana hesap vermek zorunda değilim," Direkt kestirip atmıştı, yanaklarımı sıkıntıyla şişirdim. "Şimdi ya benim isteğimi yaparsanız ya da kafanda bir delik açarım. Patronum bundan memnun olacaktır."

Birkaç adım attığında silahın elinde ne kadar kusursuz durduğunu düşündüm. Sanki bir uzvu gibiydi, parmakları bile kusursuz bir şekilde ettiğin üzerindeydi. Birkaç saniye bile titremiyordu.

"Ünal Bey'in oyunları mı?" diye sordu Hazar tıslarcasına. "Beni kazanmak istiyorsa biraz daha saygılı olmasını öğrenmek zorunda."

Mavi göz başını omzuna yasladı, silah bir milim bile oynamamıştı, namlunun ucu Hazar'daydı, kahverengi gözlü ve başında tek bir saç teli olmayan adamın silahının ucu ise bendeydi. Diğerinin aksine biraz daha yumuşak bakıyordu. "Patronumuzun kim olduğunu öğrenmek istiyorsan eğer benimle gel, yok gelmem diyorsan sevgiline veda et."

Hazar titrek bir nefes verdiğinde yavaş adımlarla mavi göze ilerledi. Tam önünde durduğunda mavi gözün silahının namlusu çıplak göğsünün üzerine konmuştu.

"Gerçekten bunu mu yapmak istiyorsun? Sevgilinin gözü önünde seni öldürebilirim, ömrü boyunca senin acınla yaşar, duyduğuma göre zaten travmatik bir geçmişi varmış, annesi gözlerinin önünde öldürülmüş, defalarca kez tecavüze uğramış bir kadın. Bir de sen ölürsen... Sence kaldırabilir mi?"

Titredim, bu kadar şeyi nereden bildiğini sorgulamak istedim ancak dilimden hiçbir şek dökülmedi. "Sen," diye başladı Hazar. "Bu kadar şeyi nereden biliyorsun?"

Mavi göz gülümsemesini genişletti. "Mini mini bir kuş donmuştu, pencereme konmuştu," diyerek şarkı söylemeye başladığında Hazar'ın göz bebekleri daha da büyüdü. "Beni tanıdın mı Hazar?"

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin