72 - Her Şey Yolunda

22 7 1K
                                    


Hellü, en nihayetinde gelebildim. Umarım bölümü seversiniz. Şimdiden keyifli okumalar.

***

Zümrüt

Hayat çok garipti doğrusu.

İyice büyüyen karnıma bakarken düşünebildiğim tek şey buydu. Bundan aylar önce bebeğimin olabileceğini düşünmezdim bile. Şimdi ise doğuma çok az kalmıştı.

"Karnındakilerin sürekli böyle hareket etmesi normal mi?"

Hemen yanımda oturan Yakut'un sorusuyla birlikte gözlerimi televizyondan ayırıp ona getirdim. Kaşlarımı çattım. Bazı zamanlarda beni gıcık etmek için yeğenlerim yerine karnındakiler diyordu. Böyle dediğinde onu çok fena pataklayasım geliyordu. Halim olsaydı yapardım da fakat terliğime bile uzanamıyordum.

"Korkuyor musun?" diye sorduğumda başını salladı yavaşça. Elbette korkuyordu.

"Uzaylı gibiler," dediğinde ayaklarımı masadan indirdim. Yan döndürdüm bedenimi. Kaşlarım daha da çatıldı.

"Terlik al eline," dedim. "Kafana on kez sertçe vur."

Kimse benim bebeklerime uzaylı diyemezdi. Ben ki sebze, meyve benzetmelerine bile kızıyordum. Kaldı ki uzaylıya tamam diyeyim.

"Beyin hücrelerim ölür sonra," deyip dudaklarını büktüğünde kaşlarımı gevşetip gülümsedim.

"Beyin hücrelerinin olduğunu sanmıyorum."

Cümlem karşısında yüzündeki o masumluk yavaşça kayboldu. Yakut iyi bir oyuncu olabilirdi, istediği herkesi kandırabilirdi ama beni asla kandıramazdı. Ben onun ciğerini biliyordum.

"Sonuçta her hafta dayak yiyorsun, hatta üç günde bir. Yakında sabah, öğle, akşam yiyeceksin diye korkuyorum."

Yüzündeki çürüklere baktıkça içim gidiyordu, bana eski günleri hatırlatıyordu.

"Sen bir de karşı tarafı gör," dedi kendini beğenmişçesine. Gülümsememi sildim. "Kaşınmasınlar," diye devam etti. "Sanki ben keyfimden adam dövüyorum. Geliyorlar, bana saldırıyorlar, benim de elim armut toplamıyor ya."

Gözlerimin önünde beliren manzarayla birlikte başımı omzuma yasladım. Okul çıkışları gelmişti aklıma. Yakut, bana laf edene hiç acımazdı. Bir kere Oğuz'u da dövmüştü. Müdür illallah ederdi Yakut'tan.

"Toplamasın zaten," dedikten sonra kollarımı göğsümde birleştirdim. Bir kere ona kavga etme, uzak dur dediğim için kendisini dövenlere karşılık vermemişti. Eve ağzı, yüzü yamulmuş bir halde gelmişti. Biraz daha dayak yeseydi neler olurdu düşünmek bile istemiyordum. Ona nedenini sorduğumda ise sana söz verdim demişti. "Sadece beladan uzak durmanı istiyorum."

"Ben beladan uzak dursam bela benden uzak durmuyor. Kaç kere denedim biliyorsun."

Bir şey diyemedim. Doğru söylüyordu. Hayatımızın her döneminde bela kapımızdaydı. Çantalarımızı sırtımıza atıp kaçsak da bela bizi bulup karşımıza dikiliyordu, çamura itiyordu bizi.

Arkama yaslandım bir kez daha. Yakut'un yüzüne baktım. Yorgundu. "Suna ile nasıl gidiyor? Arkadaş mısınız hala?"

Dudaklarını birbirine bastırdı. Bakışlarını televizyondan ayırıp bana döndü, mavi gözleri gözlerimi buldu. "Öyleyiz," dedi. "Çok zor ama deniyoruz."

Suna için de zor olmalıydı. Evlenmek üzerelerdi, birden terk etmek zorunda kalmıştı. "Tekrar birlikte olacaksınız," dediğimde dudaklarını kıvırdı fakat gülümsemesinden burukluk akıyordu.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin