32- Son Yaz

54 7 831
                                    

Dört gün sonra bölüm yazan Ely olarak selamlar ve keyifli okumalar. Umarım beğenirsiniz, zırıl zırıl ağlamadım bu sefer bu arada lsşsşeşşeşr

Zümrüt

Birkaç gün önce

Çıplak bedenimle birlikte Hazar'ın koynuna iyice sokulurken derin bir nefes daha aldım. Burnuma dolan şampuan kokusuyla birlikte istemsizce dudaklarım yukarıya doğru kıvrılmıştı. Milyonlarca insanda olan bu koku Hazar'ın üzerine bir başka yakışıyordu, sanki sadece onun teninde olması gerekiyormuş gibi hissettiriyordu bana. "Dün gece telefonda seninle konuşurken çığlık ve işkence sesleri duydum," dediğimde elini kısalttığım saçlarımda hissettim. Usul usul okşarken dudaklarımı göğsüne bastırdım bir kez daha.

"Kutay malı kendine yeni bir oyun almış, zombiler onu yediğinde ya da zarar verdiğinde çığlık atıyorlar. Muhtemelen o sesi gerçek sandın."

Başımı göğsünden kaldırıp ona baktım. "Bir dahaki sefere yataktan kalkmayacak hale gelirsen bana haber ver. Hemen yanına gelirim."

Eli saçımdan yüzüme kaydı. Parmağı yanaklarımda gezintiye çıktı, sanki ezberlemeye çalışıyor gibiydi. "Karıcığım," dedi imalı imalı. Diğer eli ise aşağılara doğru kaymıştı, işaret ve orta parmağını orada hissettiğimde kaşlarımı kaldırdım. Birden içimi dolduran parmaklarla dudaklarım hızla aralandı. "Ben seni düşündüm, çok yorgundun, sürekli esniyordun ve ben de sana kıyamadım."

Parmağı en dibe doğru uzandığında bacaklarımı daha da açtım. Gözlerim puslanmıştı. "Ama şimdi kıyıyorsun," dedim çığlık atarcasına. Başımı geriye doğru atmak zorunda kaldım. Devreye üçüncü bir parmak daha girdiğinde çarşafı sıkacak hale gelmiştim. Fazla iyiydi. Omurgamdan aşağı süzülen ter damlası belimde dururken bana doğru eğildi.

"Bir saat önce bana yaptığına say," dediğinde gözlerimi kaldırmaya çalıştım ancak tek yapabildiğim dudaklarımı ısırmak oldu. Bir kez daha boğazımdan dökülen ilkel inilti ile göğsüm genişledi.

"Senden bunun intikamını alacağımı biliyorsun değil mi?" diye sorduğumda hala havada yürümeye devam ediyordum. Zarif bir şekilde en derinleri bulmaya devam ediyordu parmakları. "Biliyorum ama ne yapabilirim ki," deyip kısa bir es verdi. Bir kez daha dibe daldığında aşağılara doğru düştüğümü hissettim, saniyeler sonra gelmiştim. Garip bir şekilde Hazar ile birbirimize baktık. Parmakları hala oradaydı, çok mu erken gelmiştim de böyle olmuştu?

Parmaklarını yavaşça çekerken hayal kırıklığına uğrayıp uğramadığını anlamaya çalışıyordum. Parmaklarını tamamen içimden çektikten sonra dudaklarına götürdüğünde bakışlarımı kaçırmak istedim ama yapamadım. Her defasında bunu yaptığında bir utanç duygusu bedenimi ele geçiriyordu ki ben normalde bu kadar utanan bir insan değildim. Libido ile oynar, arsızlaşırdım ama bu...

"Utanmana bayılıyorum, belki yanakların o kadar kızarmıyor ama bakışların," deyip dudaklarını yaladı. Arsız adamın nasıl da hoşuna gidiyordu. Kıkırdadım. "Nasıl bakıyormuşum?"

Eğildi, sıcak nefesi yüzümü yalarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Sol elini çeneme getirdi, çene çizgimi okşamaya başlarken gözleri parlıyordu.

"Kelimelerle aram pek iyi değildir," dediğinde omuzlarımı silkmek istedim. Herkesin içinden şair çıkmak zorunda değildi. "Olsun," dedim.

Gülümsedi. Gamzelerine diktim gözlerimi. "Melül melül," deyip kahkaha attı. "Gerçekten beceremiyorum ama güzel işte, hoşuma gidiyor."

Parmağını çene çizgimden boynuma getirdi. Şah damarıma dokundu. "Yani normal halim hoşuna gitmiyor?" diye sorarken elbette ciddi değildim. Gözlerini gözlerime tırmandırdı tekrar. Ona utangaç kız bakışı atmaya çalışırken kendimi bir an animedeki kızlar gibi hissettim.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin