28- Kurumuş Güller

42 9 785
                                    


Deha (Tanrısal bakış ama olsun)

Parmaklarının arasında tuttuğu sigarasını dudaklarına doğru götürürken oldukça sessizdi genç adam. Babasının kaç kez daha birilerine ihanet edeceğini düşünmemeye çalışıyordu ancak zihni onu bir türlü rahat bırakmıyordu. Bir sürü an gözlerinin önüne gelirken sigarasından uzun bir soluk çekti. Zehirli duman kanına, ciğerlerine karışırken zevkle gözlerini birkaç saniye kapattı.

“Değer'in belgelerini sorunsuz bir şekilde hallettik," diyen adamı ile birlikte gözlerini araladı. Çok değil, birkaç saat önce aldığı telefon ile birlikte depoya gitmişti. Kardeşi Keras'ı salmıştı, mecbur bırakılmıştı ancak yine de yaptığı hataları görmezden gelemezdi.

Oraya gider gitmez kardeşini adamlarının cesedinin başında bulmuştu, biçare bir şekilde öylece karşısına bakıyordu, tüm vücudu kan denizinde yüzmüş gibi kanla kaplıydı, altına işemişti ve kokusu ağırdı. Deha onun temizlenmesini istemişti. Hiçbir yere götürmemişti, bedenini bir hortumun yardımıyla yıkamıştı, zaten kardeşi bir şoktaydı ve soğuk suyla birlikte çığlık atarak kendisine gelmişti.

Umursamamıştı. Onu milyonlarca kez uyarmıştı babasına karşı. Yaptıkları hele. Suna'yı köşeye sıkıştırıp öptüğü bilgisi gelmişti kulağına. Genç adam kardeşinin neden bu kadar takıntılı biri olduğuna anlam veremiyordu. Oysa ki Suna meselesini çok evvel halletmişlerdi. Değer, genç kızı sevmediğini söylemişti, hem de defalarca kez.

Derin bir nefes alıp sigarasını küllüğün içine bırakıp oturduğu sandalyeden kalktı. Birkaç adım attığında odanın kapısı bir kez daha açılmıştı, babası gelmişti. Onun koyu kahverengi gözlerine baktı Deha. Ondan her zerresiyle iğreniyordu, yüzüne bile bakmak istemiyordu. Nefret değildi bu, babasına nefret dahi olsa güçlü bir duygu beslemek istemiyordu.

Fakat yine de küçük bir tarafı ona karşı kırgındı. Bu küçüklüğünden kalmıştı, bir türlü içinden söküp atamamıştı. Güvenini kırdığı, babalık yapmadığı için ona kırgındı. Belki iyi bir baba olsaydı sıradan bir insan olabilirdi. Sıradan kelimesiyle birlikte Deha katıla katıla gülmek istedi, o sıradan biri olamazdı. Belki ölürken sıradan olabilirdi.

“Ne istiyorsun?" Deha'nın sorusuyla birlikte babası kaşlarını çatarak köşeye bırakılan sandalyeyi çekip oturdu. Bacak bacak üstüne atıp ceketinin iç cebinden sigara kutusunu çıkardı. Sigara kutusundan bir dal sigara çıkarıp dudaklarının arasına sıkıştırdığında Deha hala ona bakmaya devam ediyordu, bakışları oldukça donuk ve rahatsız ediciydi. Samet Bey istemsizce rahatsız olurken sigarasını yaktı. En az oğlu kadar inatçıydı, öfke duygusu hariç diğer duygularını hiçbir zaman gösteren biri olmamıştı. Özellikle sevgi. Sevginin varlığını hiç kimseye hissettirmemişti.

“Değer'i Fransa'ya gönderiyormuşsun, önce benden karımı aldın, şimdi de varisimi mi alacaksın? Gerçekten bana bayağı kin beslemişsin evlat."

Deha babasının cümlelerine karşın dudaklarının arasından sinirli bir kıkırtı yükseltti. Gerçekten bunu demiş miydi?

“Sana kin bile beslemiyorum baba, annemi senden almadım, annemi kaybeden sendin ve Değer. Köpeğini öldürmüşsün, ruh hastası gibi davranmaktan vazgeç artık."

Babası sigarasından uzunca bir nefes çekti. Dediklerini bir zerre bile umursamamıştı. Deha artık bu duruma şaşırmıyordu. Babasının karakteri böyleydi, bozuktu. Sürekli olarak geriye gidiyordu.

“Güçlü olmasını istiyorum," dediğinde Deha elini saçlarına attı. Gerçekten sinirlenmeye başlamıştı. “Senin güç takıntını sikeyim, tamam mı?"

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin