59- Hatırla

31 8 1K
                                    

Hello, ben geldim. Bu bölümde pek kaos yok. Aslında koyacaktım ama ağır gelir diye vazgeçtim, en azından şimdilik lsşsşs umarım bölümü seversiniz. Şimdiden keyifli okumalar.

Öptüm. Sırasıyla diğerleri de öptü.

Suna

Hayat bazen çok garip olabiliyordu. Eskiden yapmam dediğim her şeyi yapmıştım. Listemin dışına defalarca kez çıkmıştım. Evlenmeden kimseyle sevişmeyecektim, bu maddeyi Değer'in elinden kurtulduğum ilk gün eklemiştim listeme. Ve iki yıl sonra bu maddeyi elemiştim. Zor olacağını düşünmüştüm, korkmuştum, kendimi o zamana kadar rahat hissederim diye düşünmüştüm. Sonra hayatıma son kez Yakut girmişti.

Defalarca kez karşıma çıkmıştı. Okulda, okulu bıraktıktan sonra, hırsızlık yaptığı bir anda, partide. Ve okulda. O gün hissetmiştim. Bu bizim son şansımızdı, yine de onu itmiştim. Cümlelerinin de payı vardı elbette. Yine de karşıma çıkmaya devam etmişti. Hayat, hadi kızım diyerek beni gazlamaya devam etmişti. Karşı koymamıştım.

Kendi kendime gülümsedim. Parmaklarımı bileğimde gezdirdim. Listemdeki maddeleri düşünmeye devam ettim. Bazıları oldukça saçmaydı, bazıları ise o zamanlar bana mantıklı gelen şeylerdendi.

Otuz yaşından erken evlenmeyecektim en basitinden ama şimdi evlilik arifesindeydim. Tükürdüğümü Yakut sayesinde tekrar yalamak zorunda kalmıştım. Bundan şikayetçi olduğumu söyleyemezdim. Yine olsa yine evlenme teklifi ederdim Yakut'a ve yine binlerce kez evet derdim sevgilime.

Yatakta uzanmış bir halde parmağımdaki yüzüklere bakarken kendimi oldukça görgüsüz hissediyordum. Üç tane yüzüğüm vardı ve hepsi de evlilikle ilgiliydi. Hani bazı gelinler dirseklerine kadar altın bilezik takıp gösteriş yapardı ya, kendimi tam olarak öyle biriymişim gibi hissediyordum. Bileğimdeki saate diyecek lafım yoktu zaten.

Parmaklarımdaki yüzüklerin hepsine dokundum. Garip ama güzel bir histi, bir tanesini çıkardığımda ise aklım onda kalıyor, eksik hissediyordum. Pırlantada durdum, küçük çiçeklerin içindeki taşlar o kadar sertti ki birine yumruk atsam yüzünün yarısı parçalanırdı.

"Günaydın," Ensemde hissettiğim sıcak nefes, hafif dudak iziyle birlikte gülerek ona bakmaya çalıştım. Bugün çok fazla uyumuştu. Neredeyse saat öğlenin biri olmuştu. "Günaydın," deyip ona döndüm tamamen. Parmağımı yüzükten ayırıp yanağına koydum elimi. Hafif çıkan sakallarını okşadım, bıraktığı his karmaşıktı.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. "Gergin hissediyorum," dedim. Çenesini elime yasladığında gözlerimi kapadım birkaç saniyeliğine.

"Her gün nikah tarihi almaya gitmiyoruz sonuçta. Normaldir," dedi, sesi hala boğuktu ve genizden geliyordu. "Ama çok gergin hissediyorsan... Başka bir zamana erteleyebiliriz."

Gözlerimi araladım. Yeşillerimi mavilerine dikerken kaşlarımı kaldırdım. "Yoksa sen evlilikten mi kaçıyorsun?"

Sevgilim başını iki yana salladı hemen. "Hayır," dedi. Sesindeki boğukluk hala devam ederken elimi çenesinden alnına getirdim. Ateşine baktım. Anlamadım. Dudaklarımı alnına bastırdım.

"Yanıyorsun sen," derken yatakta doğruldum. Gülümsedi. "Yandığım doğru ama senin için yanıyorum."

Üzerindeki yorganı kaldırdığımda bana izin vermedi. "Gerçekten abartacak bir şey yok, biraz sonra kendime gelirim. Yılın bu zamanlarında hasta oluyorum. Alışığım."

Yorganı kaldırdığımda ellerini vücuduna siper etti. "Opal," dedikten sonra o da kalkmaya çalıştı. Ellerimi omzuna koyup onu yatağa bastırdım. "Ben şimdi senin için küveti dolduracağım, biraz bıcı bıcı yapacaksın."

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin