14 - Keder Çiçeği

83 11 670
                                    


Multimedia kıçını kaldırıp hiçbir yere gelemeyen Lider. Şehir yansa Deha'nın peşine düşer o yaptı diye. Yine de seviyoruz kendisini.

Yazar notu : Bölüm genel olarak geçmiş odaklıdır.

Suna

Derin bir keder içindeyim. Ne yapacağımı bilmiyorum, her gün yeni bir şeyle gözlerimi açıyor, ona göre kendime yeni bir zırh işliyordum. Zırhlarım o kadar kötüydü ki hemen aşınıyordu. Yine de onu kuşanmaya devam ediyordum. Vücuduma işlenen her darbenin yarasını hissediyordum. Durmuyordu, küçük deliklerden kanlar süzülüyordu, elimi oluklara bastırdıkça beni kirletiyordu. Kirliydim. Kederimle birleşen kirim beni boğmaya yemin etmiş gibi yaralarımı dağlarken köşede sadece bekliyordum. Zırhımın açılan yerlerine bantlar sarıyor, beni koruması için ona neredeyse yalvarıyordum. Ancak korumuyordu. Dış darbelerden korusa bile içimdeki çürüklerden ve darbelerden koruyabilir miydi? Sanmıyorum.

Abimin boş odasına girmiş bir şekilde yerdeki parkeye bakarken aklıma gelen şeyleri geri itmeye çalışmakla meşguldüm. Birkaç gün önce burada bir adam ölmüştü, kanı parkenin üzerine süzülmüştü. Ne kadar temizlense bile kanın kokusunu alabiliyordum. Derinlere sızmıştı, çıkmıyordu. Elimdeki viladayı çamaşır suyu dolu kovaya daldırdım. Çamaşır suyuna iyice buladıktan sonra paspası sıkıp yeri silmeye başladım. Birkaç gündür aynısını yapıyordum, daha önce elime sürmediğim viladayı şimdi elimi sürüyor, yerdeki kanın kokusunu ve izini çıkarmaya çalışıyordum. Bu uğurda yere düşmüş, en sevdiğim şortumun ve mavi tişörtümün çamaşır suyuna bulanmasına izin vermiştim.

Odayı saran çamaşır suyu kokusu başımın dönmesine ve midemin bulanmasına neden olurken paspası kovanın içine bırakıp balkona doğru ilerlemeye başladım. Balkonun demir kapısını açıp dışarıya çıktığımda ciğerlerime temiz hava dolmuştu. Ellerimi demire koyup etrafıma bakmaya başladım, denizi görebiliyordum. Bu evin en sevdiğim yanı buydu, kendi odamda böyle bir manzara yoktu ama Hazar'ın odasından bunu görebiliyordum. Dudaklarıma yayılan gülümsemeye engel olamazken sağ elimi demirden çekip tamamen sarıya dönmüş saçlarıma götürdüm. Dağınık topuzumu bozup saçlarımın özgür olmasına izin verdim. Belime kadar gelen saçlarımı kesme dürtüsü içimde belirirken öne doğru eğildim. Arka bahçedeki parkta oynayan çocuklara baktım, arada sırada neşeyle kıkırdıyorlardı.

Dudaklarımı birbirine bastırıp demirden uzaklaşıp arkamı döndüm. Hazar'ı odasına girerken gördüm. Üzerindeki gömleğin düğmelerini tek tek açıp bedeninden sıyırdığında balkondan çıkmıştım. Gözlerini bana değdirmeden dolabından yeni bir gömlek aldı. Kolundaki, kaburgasındaki dövmeyi görebiliyordum. Gömleğini sırtına geçirip düğmeleri iliklemeye başladı.

"Odadan çıkar mısın?" diye sorarken sesi oldukça huysuz çıkmıştı. Yanından geçip vilada kovasını elime aldım.

"Bir ara Deha'dan izin almayı denemelisin, uykusuzluktan komaya girecek gibisin."

Topuklularının üzerine dönerek bana baktı. Yeşillerinin altındaki mor halkaları görebiliyordum. Uyuyamıyordu. Belki de karabasanları vardı.

"Beni düşünme," deyip gülümsemeye çalıştı. Başımı iki yana sallayarak odadan çıktım, koridorda yürürken arkamdan kapının kapanma sesini duymuştum. Kovayı banyoya bırakıp oturma odasına geçtiğimde kahvaltı masasıyla karşılaşmıştım. Ben odayı temizlerken Hazar, hazırlamış olmalıydı. Sandalyeyi çekip bedenimi üzerine attım. Tabağıma konan omleti çatallarken Hazar da masaya gelmişti. Beyaz ipek gömleği tüm bedenini sarmıştı, yakasından göğsüne kadar olan düğmeleri açmıştı. Pantolon olarak ise bordo bir pantolon giymişti. Garip bir şekilde çekici görünüyordu.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin