2- Gerçekler Nadiren Saftır

432 26 75
                                    


Multimedia : Hazar.

Bölüm şarkısı :The pretty Reckless - Heaven Knows

Dipnot : Bölüm sonu güncellendiği için tekrardan yayınlanmıştır.

**

Zehir, tüm vücuduma yayılıyordu, gözlerim laciverte boyanmış derin gökyüzündeyken ağzımın kenarından sızan köpüğü hissedebiliyordum. Ölümün arıza benliği kalbime elektriğini vermeye başlarken ellerimi yumruk yaptım. Ölecektim, çaresizce, sokak köşesinde ölecektim. Belki de ölmeden önce biri tarafından ağır darbeler alacaktım. Gözlerimi kapatırken uyuşturucuyu ne zaman aldığımı düşünmeye başladım, ölmek üzereyken düşündüğüm şey gerçekten buydu.

Göğüs kafesimi zorlayan kalbim yavaşlamaya başladığında birinin varlığını hissettim, burnuma dolan ağır parfüm kokusu genzimi yakarken birbirine yapışmış kirpiklerimi ayırmaya çalıştım, usulca gözlerimi açtığımda abim ile göz göze geldim. Hazar demişti, Hazar.

"Hazar, ben bir boklar yedim ama ne yedim bilmiyorum."

Dudaklarım cansız bir şekilde kıpırdamıştı, sesim bile çıkmıyordu ama Hazar anladı. "Saklamıştım," dedi.
"Yemin ederim saklamıştım."

Hazar'ın sesine eşlik eden adım sesleri gözlerimin tekrardan bulanıklaşmasına neden oldu. Biri geliyordu. "Agah'ın selamı varmış," diye mırıldandığımda başını salladı, adım sesleri durdu. Birinin yutkunma sesi kulağıma dolarken Hazar omzunun üzerinden ona baktı. Elimi tutan elinin kaskatı kesildiğini hissettim, buz kesmişti. Adım sesleri tekrardan belirdi. Bu sefer daha aceleciydi. Sonunda yanıma geldiğinde dizlerinin üzerine çöktü. Şimdi onun yüzünü net bir şekilde görebiliyordum. Okuldaki çocuktu, Iraz.

"Doktor, ona yardım et."

Iraz'ın dudaklarından bıkkınlık dolu bir nida döküldü. "Sana kaç kez doktor olmadığımı söyledim Hazar, sadece üçüncü sınıfa giden tıp öğrencisiyim."

Elini ceketinin iç cebine soktu. "Onu ilk gördüğümde bağımlı olduğunu anlamıştım Hazar, sen anlayamadın mı gerçekten? Üstelik sen de bağımlıydın."

Abim nefesini verirken gözlerim tekrar kapanmaya başlamıştı. "Boş boş laf söyleyeceğine ona yardım et."

Iraz'ın bir şeyler yaptığını hissederken ceketimin kolu yukarıya doğru sıyrıldı. "Magzensi, doğal uyarıcı, vücudunu kandıracak ama tedavi olması gerekiyor," Nefesini sertçe verdi. "Her neyse birkaç saat içinde kendine gelecektir."

Kolumda derin bir uyuşma hissederken göğsümün altındaki kalbim hızlanmaya başladı. Birkaç saniye sonra abim beni kucağına almak için hamle yaptığında Iraz'ın sesi kulağıma doldu.

"Dikişlerin patlayabilir, tabii dikilmeye meraklıysan bilemeyeceğim, eğer böyle bir durumun varsa bana gelebilirsin Hazar, tavuk dikmekten yoruldum."

Hazar, kabullenemiyordum. O benim için Deva'ydı, öbür yandan Hazar ismini daha çok benimsemiştim. Kuruyan dudaklarımı ıslatma isteğim baş gösterirken beni kucağına alan kişi Iraz'dı. Kokusu abim gibi değildi, sanki bir ameliyathanenin içindeymişim gibi hissettiriyordu.

Iraz, beni arka koltuğa dikkatlice yerleştirdikten sonra emniyet kemerimi takmak için tekrar eğildi. Sıcak nefesi yüzüme vururken bulanık gözlerimden kendi yansımamı gördüm. Bir zavallıya benziyordum, yeşillerimi onun yeşillerinden alıp ince dudaklarına baktım. Aramızda görünmeyen bir çekim vardı.

"Doktor," dedi abim rahatsız olmuş bir sesle. Hala Iraz'ın dudaklarına bakıyordum. Abim bile bana engel olamıyordu.

"Emniyet kemerini taktıysan yola koyulalım, mücevherler bize kızmasın sonra."

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin