35- Ölüm Hemen Ardında

55 10 885
                                    


Şimdiden keyifli okumalar, dinlene dinlene okuyabilirsiniz çünkü uzun biraz.

Sevgili günlük;

Ben bugün çok kötü bir şey yaptım. Kendimden bir parçayı toprağın altına gömdüm ve üzerine bir şişe su döktüm. Ölü parçasından bana bir mezar taşı yeşertmesini bekledim.

Oldu mu diye sorarsan, olmadı. Sadece öylece bakakaldım. Bahçeden ayrılırken aklımda sana yazmak geldi. Eylül, yazarsam kendimi daha iyi hissedeceğimi söylerdi hep. Buna inanabiliyor musun? Yazmak bana iyi gelirmiş ama aslında hiç de iyi gelmiyor. Başımdan geçenleri, hislerimi döktüğümde kendimi daha da boktan bir halde buluyorum. Çok önceleri de tutmuştum senin gibi bir günlük.

Ona her şeyimi yazmaya çalışmıştım. İlk öpücüğümün nasıl hissettirdiğinden tut ilk sevişmeme kadar... Her şeyi yazmış, kaydetmiş, ağlamıştım. Şimdi olduğu gibi. Şimdiyse senden uzaklaşmak istiyorum. Bana iyi geldiğin falan yok. İçimdeki o canavarı ortaya çıkarıyorsun.

Duygularım belirdikçe canavarlaşacağımı gösteriyorsun bana.

Suna

Bir zamanlar Değer'i sevdiğimi, aşık olduğumu sandığım zamanlar olmuştuı hatta sevmediğimi anladığımda ona ihanet ettiğimi, oyun oynuyormuş gibi hissetmiş, bunun için günlerce üzülmüştüm. Yüzüne bile bakamamış, ayrılmak istemiştim ama ayrılamamıştık, daha sonra zaten onunla iki dakika süren bir seks sahnesi gerçekleştirmiştik. O andan sonra da Değer bana gerçek yüzünü göstermişti. Her zaman tatlı olan çocuk gitmiş yerini bir başkasına devretmişti. Kötü, zorba birine üstelik.

Yine de onu suçlamamıştım yaşadığım şoktan ötürü, hatta ona hak verdiğim bir nokta vardı, kendimden şüphe etmiştim. Dakikalarca ağlamış, kusmuş, kendimden nefret etmekle geçirmiştim. Ne de olsa cahildim, bir çocuktum ve her ne kadar Değer göstermese de beni iyi maniple etmişti, beni köşeye sıkıştırmış, kendimi suçlamama izin vermişti. Daha sonra ondan ayrılmıştım, arkadaşlığımızı bile kesmiştim ama yağmurlu bir havada kapımın önünde saatlerce durmuş, ıslanmış, benden özür dilemişti.

Affetmemiştim aslında ama Samet Bey benimle konuşmuştu. Affetmemi istemişti, hastalığa tekrar yakalanırsa benim suçum olacağını ima etmişti. Affetmek zorunda bırakılmıştım. Bir şans daha vermiştim. Bir süre daha iyi gitmişti ilişkimiz, arkadaş olmaya devam etmiştik. Defalarca bu döngüye girmiş, sonunda son noktayı koymuştum. Uyuşturucuyu bırakmış, onu görmezden gelmeye başlamıştım, abimi bile bulmuştuk, eksiğim yoktu, hatta her şey güzel olabilirdi. Ancak benim için bir sorun vardı, artık yıpranmıştım.

Üstelik Değer beni o zamanlarda rahat bırakmamıştı. Beni kafasına takmıştı ve ayrılığımızı yediremiyordu kendine. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Ayağımın ucundaki pembe kutuya tekme atıp yere düşmesine izin verdikten sonra kağıdı bir kez daha okudum. Yüzüm her saniye daha da ekşirken kağıdı buruşturup onu da yere attım. Kaskatı kesildim. Beni ne zaman bırakacaktı böyle insanlar? Ya da en basitinden tüm belalar neden beni, bizi buluyordu? Yoksa alnımızda belayı, iğrenç, kötü kalpli insanları severiz diye bir yazı mı vardı? Eğer öyle bir yazı varsa şaşırmazdım, biri alnımıza yazmıştır diye düşünürdüm.

Derin bir nefes alıp rahatlmaya çalışırken yüzüme gelen siyah saçlarımı geriye öfkeyle attım. Karşı duvara, aralık kapıya baktım. Ben uyurken beni izlemiş miydi? Bu düşünce ile birlikte daha da rahatsız olurken midem düğüm düğüm oldu. Bu aşktan öteyi geçmişti, bu bir saplantıya, sapıklığa dönmüştü. Ve ben ilk defa kendimi Değer'e karşı bu kadar tedirgin, savunmasız hissediyordum.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin