76 - Yarı Ölü

15 7 1K
                                    


Hell ben geldim. Bölümü sevmeniz dileğiyle iyi okumalar 💙

**

Yakut

Suna çok güzeldi. Suna'nın güzel olmadığı bir anı yoktu, yemek yerken, uyurken, utandığında, güldüğünde, ağladığında, hastalanıp burnu aktığında bile güzeldi.

“Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sorduğunda elimi çıplak sırtına getirdim, parmaklarım teninde gezinmeye başladığında kıkırdadı. “Çok mu güzelim?"

Nazlı sesine karşın dudaklarımı omzuna bastırdım. Teninden yayılan çiçekli vanilya kokusunu içime çektim. “Cevabını biliyorsun," dedim.

“Belki duymak istiyorumdur," dedi. “Hakkım değil mi savcı bey?"

Bana her savcım dediğinde yapmak istediklerini bilseydi ne düşünürdü acaba?

“Hakkınız tabii," deyip dudaklarımı sırtında gezdirdim. Ne zaman onu öpsem dudaklarımda garip bir uyuşukluk, haz hissediyordum. “Çok güzelsin, gözlerim kapalıyken bile güzelliğini görüyorum."

“Bugün ayrı bir romantiksiniz savcı beyim," Parmaklarımı bel oyuntusuna getirip bastırdım. Dudaklarım sırtından kulağına doğru kaydığında titrek bir nefes aldı. “Bana savcım dediğinde kafayı yiyorum," diye mırıldandığımda titrek nefesini rağmen kıkır kıkır güldü.

“Biliyorum," dediğinde kulak memesini dudaklarımın arasına aldım. Elbette biliyordu. Bilmemesi imkansızdı. “Ve hoşuma gidiyor."

Kulak memesini hafifçe ısırdığımda elini yüzüme koydu, parmakları sakallarımın üzerinde hafif hafif gezinirken parmaklarımı bel oyuntusundan ayırdım. Dişlerimi kulak memesinden ayırdıktan sonra dudaklarımı boynuna bastırdım.

Kokusu başımı döndürdü bir kez daha.

Suna bedeninin büyük kısmını çarşafa dolayıp yataktan kalktığında doğruldum. Parmak uçlarında bana döndü. Yeşil gözlerindeki haylaz parıltılara karşın dudaklarımı ıslattım. Ne zaman böyle baksa aklımı başımdan alacak şeyler düşünüyordu. “Aklımı başımdan almana gerek yok," dedim, ona uzanıp belinden tuttum. “Aklım hep sen de."

Bana doğru eğildiğinde belimdeki ellerimi çarşafa indirdim. O çarşafı bir kez daha belinden indirmek istiyordum. “Yine de aklını başından almak istiyorum," dedi. Parmakları şakaklarımda gezindi. “Ufacık da olsa aklın vardır diye umut ediyorum."

Başımı salladım istemsizce. Gülümsedi. Yeşillerindeki o parıltı çok güzeldi. Sanki bakışlarında kocaman bir galaksi vardı. Ne zaman gülümsese o galaksi aydınlanıyordu, ölü yıldızlar birden parlamaya başlıyordu.

“Ne yapacaksın bana?" diye sorduğumda ellerini ellerimin üzerine koydu, çarşafı benimle birlikte kaydırdığında nefesimi tuttum. “Seveceğin türde şeyler."

Çarşaf belinden kayıp ayak uçlarımıza düştüğünde tuttuğum nefesimi verdim. “Aklını başından almış gibi görünüyorum," dedi. Almak ne kelime, kendimi akılsız gibi hissediyorum, hatta akılsızlar kralı olabilirdim. “Ama bu yetmez."

Elini göğsüme koydu, beni yatağa doğru itti. Bana üstten bir bakış attığında ellerim hala belindeydi. Tek dizini yatağın üstüne koyduktan sonra üzerime tamamen eğildi. Sıcak dudakları dudaklarıma değdi ancak beni öpmedi.

“Yetmez," dediğimde gülümsedi. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı, alt dudağımı kavradığında tamamen üzerimdeydi.

***

Suna nereye gitmiş?

Bana sorulan ilk soru buydu. Oysa ki ben bilmiyordum ki. İş için gidiyorum demişti, ona inanmıştım, çok sahici görünüyordu, yalan söylemez diyordum, bir kez daha olmaz diye düşünmüştüm. Şimdi ise öylece duruyordum.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin