69 - Ayrılık Acıtır

37 8 1.5K
                                    


Selam. Umarım bölümü beğenirsiniz. Şimdiden keyifli okumalar, öptüm.

***

Yakut

Ayrılık acısıyla nasıl başa çıkılırdı?

Aslında bunu Google'da aramalıydım. Kendi kendime düşünmemeliydim ama elim bir türlü telefona uzanmıyordu. Hem baksam ne olacaktı ki? Bana gerçekten ayrılık, aşk acısının nasıl geçeceğini söyleyecek miydi? Eh, sanmıyorum.

Sonuç olarak bakmadım. Sadece telefonumun ekranını açıp ekrandaki fotoğrafımıza baktım. Ayrılmadan önce halı sahanın orada çekildiğimiz bir fotoğraftı. Suna kulağımı ısırıyormuş gibi yapıyordu fotoğrafta. Her zaman kulaklarımın şeklini sevdiğini söylerdi. Alt tarafı kulak diye geçinir giderdim.

Ekran kilidini açtığımda öyle ekrana bomboş bakmaya başladım. Ne yapacağımı bilmiyordum. İlk defa biriyle yollarımızı ayırmamıştım, yabancı değildim aslında bu konuya ama şimdi yabancı hissediyordum. Çok normal diye düşündüm. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Ne zaman gelirdi ki tekrar buraya?

Oturduğum sandalyeden yavaşça kalktım. Sanki saatlerce orada boş boş oturuyormuşum gibi hissetmiştim. Oysa ki oturalı sadece on dakika olmuştu. Belki daha az. Sallanan sandalye bedenimin kalkmasıyla birlikte tekrar sallandığında telefonu cebime koydum.

Ne yapmalıydım?

Boş yatağa baktım. Opal'ın bıraktığı saç havlusu hala yastığın üzerindeydi. Derin bir nefes aldım. Kendimi yatağa bırakıp tavana baktım. Yastıktan gelen kokuyla birlikte gözlerimi sımsıkı kapadım.

Suna'dan önce nasıldım ben? Bu soru ben de yoktu. Suna hep benimleydi. Derinlere gömdüğüm zamanlarda bile oradaydı, bana el sallıyordu. Yine benimleydi.

“Yakut," dedim kendi kendime. “Geri gelecek. Hikayeniz tamamen bitmedi ki."

Bizim içindi. Hem aynı durumda olsaydım aynısını yapardım. Bu yüzden aşırı kızarmıyordum ona. Yine de kırgın ve kızgındım. Tek başınaydı, beni bunun dışında bırakmıştı. Nasıl olduğundan bir haber olacaktım. Bu his çok boktandı. Yani burada kalsa ne olurdu ki?

Bedenimi sola doğru döndürdüm. Gözlerimi kapadım. Burada kalamazdı ama yalnız da olmazdı ki. Sevmezdi yalnızlığı. Hani huzur veren bir yalnızlık olsa neyse de, diğer türlü olan yalnızlık çok kötüydü. Gözlerimi araladım. Yastığa sinen kokusunu içime çektim.

Çiçek gibi kokuyordu. Parmaklarımı yastığa getirdim. Şimdi ne yapıyordu? Cebimdeki telefonu çıkardım. Ne diye cebime koyduğumu da bilmiyordum aslında. Ekranını yaptıralı çok olmamıştı, kırılsa pek tabii yenisini alabilirdim ama o kadar anı vardı. Ne olur ne olmaz bilgisayara atmıştım ama yine de anıların kırılma ihtimali hoşuma gitmiyordu.

Ekranı açtım. Rehbere girdim. Sesini duysam başı derde girer miydi? Sonuçta evlenmiyorduk. Yüzükleri de atmıştık. Gözlerim parmağımdaki alyansa kaydı. Dudaklarım burukça kıvrıldı. Bir yanım alyansı parmağımdan sökercesini çıkarmam gerektiğini söylüyordu ama o tarafımı genelde dinlemezdim. Mantık mı desem yoksa kızgınlığım mı?

Parmağımı isme bastırdım.

Karım.

Bunu değiştirmeli miydim?

Kulağıma götürdüm telefonu. Kapa dese de yeterdi. En azından sesini duymuş olurdum. Üstelik bir analiz de yapabilirdim. Tamam, bu konuda çok iyi değildim ama anlayabilirdim. Kaşını kaldırışından bile anlıyordum derdini, sevincini, hüznünü.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin