21 - Aşk ve Cehennem

106 9 1K
                                    

Bölüm şarkıları :

TNK- Aşkı Harcamanın 80 Yolu
EMM- Devil in Disguise
Nüans - Boşver
Michael Malarkey - Scars
Bonnie Guitar - Dark Moon Part
Brenda Lee - If you love me (Realy love me)
Serin- Bir çocuk sevdim
Zeki Dizdar - Bu gezegen benimki değil

Yakut Kalaycı

*

Aşk hakkında birçok resim çizilmiş, şiirler okunmuş, kitaplar yazılmış, canlar verilmiş, alınmış. Peki ya neydi bu aşk? İnsanlar neden aşk için ölüyordu ya da aşk için can alıyordu?

Herkese göre aşkın tanımı farklıydı aslında. Bazılarına göre aşk sadece tutkudan yola çıkan bir eylemden farksızdı, çok sevgili şairler ise aşkı bir şarkıya benzetmiş. Filozoflara gelirsek onlarda aşk erkekler için başkadır, kadınlar için başka. Ama herkes için iyiliğin ve kötülüğün, güzelliğin ve çirkinliğin başlıca kaynağıdır veya aşık olana dek, o güne kadar hiç aşık olmadığınızı anladığınız bir durumdur demişler.

Benim için aşk Opal'dı. Onu ilk gördüğüm andan itibaren kalbim hızla atmaya başlamış, dizlerimin bağı çözülmüş, midemde milyonlarca kelebeğin kozalarından çıkıp uçmasına neden olmuştu. Kendimi daha önce böyle hissetmemiştim, hem mutlu olmuş, yıllar sonra hayallere dalmıştım ama aynı zamanda deli gibi korkmuştum. Ya onu sevdiğimi öğrenirlerse? O zaman ne yaparım diye kara kara düşünmüş, onu hayatımdaki herkesten sakınmaya çalışmıştım. Cesaret edip yanına gitmemiş, ona merhaba diyememiştim ilk yıl.

Sonra ne olmuştu da karda oynarken yanına gitmiştim? Bunun cevabını bilmiyordum, ayaklarım benden bağımsız ona doğru hareket etmişti. Pişman mıydım? Değildim, onunla konuştuğum o gün hayatımın en güzel günüydü. 

"Yine ne düşünüyorsun bakalım pişmiş kelle gibi sırıtarak?"

Hemen arkamda beliren Onur ile birlikte yerimden sıçrarken mavilerimi havuzdan ayırdım. Yüzümdeki gülümsemeyi bastırmaya çalıştım. Omzumun üzerinden arkama, arkadaşıma baktım. Onur sarı saçlarını kapattığı bonesini elini getirirken dudaklarını birbirine bastırmıştı. Tıpkı benim gibi olan mavi gözleri karşıdaki Opal'a kaydı.

"Anladım," dedi sessizce, ardından yanıma oturup ayaklarını suya soktu. "Onu ilk defa havuzda gördüm," diye devam ederken avuçlarını mermer yüzeye bastırdı.

"Evet, genelde kafeterya ya da kütüphanede takılıyor," Cevabım üzerine bedenini hafifçe bana döndürdü.

"Peki nasıl gidiyor?" Okul kapanmak üzereydi, üç hafta sonra Jülide'nin önderliğinde bir balo verilecekti. Ve ben henüz onu davet edememiştim bile. Ne zaman bunu sormak için ona yaklaşsam adımlarım kendiliğinden duruyordu. Cesaretim yitip gidiyordu.

"Pek gitmiyor, bakışıyoruz arada. O kadar yani, daha fazlası yok."

Opal oturduğu yerden kalktığında tekrar ona baktım. Üzerindeki bornozu çıkardığında okulun koyu yeşil mayosunu üzerinde bulmuştum. Yutkundum. Bakışlarımı alelacele Opal'ın üzerinden çekip Onur'a baktığımda sarı kaşlarını çattığını gördüm, bu halimi hiçbir zaman onaylamıyordu.

"Çok garipsiniz, senin onu sevdiğini biliyor, hatta seninle flört bile etmiş ama hiçbir şekilde yan yana gelemiyorsunuz."

Bu doğruydu ancak kendimce sebeplerim vardı benim.

"Yani ben senin yerinde olsaydım çoktan harekete geçerdim, red mi ediyor? Etsin, en azından içim rahat eder. Ya biri senden önce davranırsa... Keşkelerin olacağına olmadıların olsun."

Bakışlarımı tekrar Opal'a getirdim. Ayaklarını suya sokmuş, ileri geri sallıyordu. Birden başını kaldırıp bana baktı, parlak yeşillerinin durgunluğunu ta buradan görebiliyordum. Saçlarını siyaha boyadıktan sonra bakışları daha da keskinleşmişti sanki.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin