53 - Derinlere İniş

53 8 969
                                    

Yazdığım yazı gitmiş lsleşeşe uzun zamandır gelmiyordum, sonunda geldim. Birkaç bölüm sonra günümüze geleceğiz. Biraz daha sabır. Şimdiden keyifli okumalar, öptüm 💜😘

Zümrüt

Sığındığım duvarlar üzerime üzerime yığılırken hiçbir şey yapamıyordum. Kaçamıyor, üzerimden itemiyordum. Sadece öyle duruyordum. Ezildikçe eziliyor, ağladıkça ağlıyordum. Oysa ki ben bunu istemiyordum. Kaçmak istiyordum. Neden kaçamıyordum bu duvarlardan, yığınlardan?

Düşünüyordum. Aklım hala iki gün önceki olaydaydı. Molozların pisliğini hala üzerimde hissedebiliyordum. Kalbime konan o koca taş hele. Nefes alamıyordum.

Hiç mi bir an durup ben ne yapıyorum amına koyayım diye düşünmemişti, hiç mi kendini zehirlemekten usanmamıştı? İntikam yorucu bir süreçti, zehirliyor, sıkıyordu. Hiç mi sıkılmamıştı? Hayatına bakmak varken tek bir ana neden kendini hapsetmişti?

Eğer ağzım bağlı olmasaydı soracağım sorular bunlardı. Daha sonra onu öldürecektim, fiziksel olarak değildi elbette ancak kalbimde onu öldürüp yoluma bakacaktım. Her ne kadar şimdi onu yüreğimde öldürsem de o bunu bilmiyordu. Bilmesini isterdim. Kayıplarını görmesini istiyordum.

Bir an güldüm kendime. Gerçekten biz onun için bir kayıp mıydık? Bu sorunun cevabı kocaman bir hayır gibi görünse de yan yana geçirdiğimiz onca yılımız vardı. Hiç mi bağ kurmamıştı bizimle? Sorular soruları doğurmaya devam ederken arkama iyice yaslandım. Ellerimi karnıma koydum.

Çocuklarım, güzellerim, meleklerim.

Eğer bir gün daha geç gelseydiler benden kopup gideceklerdi. Kalpleri benimle birlikte sonsuza kadar duracaktı. Safir bunu hiç mi düşünmemişti?

Başımı iki yana sallayıp sırtımı yatağın başlığından ayırdım. Öne doğru eğilip kalemimi elime aldım. Eskiz defterime baktım. Bir şeyler çizmek istiyordum. İçimdeki tüm sıkıntıyı bir kağıda hapsetmek istiyordum. Gözlerimi kağıttan ayırıp duvardaki tabloya baktım. En azından bir şeyler bana az da olsa huzur veriyordu. Tekrardan kağıda döndüm.

Bir çizik attım. Benden gidenleri ve beni hayal kırıklığına uğratanları karalamak istiyordum. Daha sonra yakacaktım resmi.

"Zümrüt, sence de çok abartmıyor musun?"

Zihnimdeki ses bir kez daha öne çıktığında çiziğe yeni uzantılar ekledim.

"Safir şu anda buraya gelse ve senden özür dilese, onu affedersin. Çünkü sen böyle birisin."

Bu doğru değildi. Affetmezdim. Affedemezdim. Burnumu çektim. Basit şeyler yapmamıştı. Tüm hayatı boyunca bize yalan söylemiş, kandırmıştı. Dalga geçmişti bizle. Gözlerini karartmıştı, zarar görmemiz umurunda değildi.

"Hadi ama o Safir. Hep garipti zaten. İçten içe dürüst davranmadığını da biliyorduk. Hepimiz biliyorduk ama görmezden geldik."

Çizmeye devam ettim. Devasa bir örümcek çizmeye karar verdim. Ağlarıyla belki kırık kalbimi onarırdı.

"Gerçekten böcek mi çizeceksin?"

Başımı kaldırdım aniden. "Örümcekler böcek değildir," dedim sinir olmuş bir sesle. Biri odama gelse ve beni kendi kendime konuşurken bulsa delirdiğimi düşünürdü. Delirmemiştim. En azından şimdilik. Sadece canım sıkılıyordu.

"Delirdin, kabul et Zümrüt. Hep benimle konuşuyorsun. Belki de ilaç istemelisin."

Alihan'dan sonra kendimi bir kabuğa hapsetmiştim ve uzun süre boyunca içinden çıkmamıştım. Kendimle yaşamıştım ve kendimle yaşadığım için zihnimin sesi sonuna kadar açılmıştı.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin