50.BÖLÜM
Johanna artık konuşmaktan boğazının ağrıdığını hissetti ve buna ek olarak Niklaus’un ona sabahtan beri bağırmasından ötürü oluşan kulak ve baş ağrısı da ekleniyordu. Bu adamın yüksek sesi asla alçalmaz mıydı?
‘Bencilce davranıyorsun Niklaus.’
Niklaus odasında ona doğru yürüdü. Sesi tehditgar değildi, daha kötüydü. ‘Lady Forbes endişelerinizi anlıyorum ama bu konuda fikrimi değiştirmeyeceğimizi anlamanız gerekiyor.’
‘Fikrinizi mi? Lütfen söyler misin senin dışında kim bu fikri paylaşıyor?’dedi Johanna sonra yüzü istemsizce aklına gelen isimle büzüldü. Caroline’ı kastediyordu. Onun kızını kendisine karşı kullanmakla tehdit ediyordu, ne komik ama!
‘Bunu karımla konuşmalısınız emin olun her söylediğim söz onun onayından geçiyor.’ Niklaus’un bilmediği şey Johanna’nın onunla çoktan konuşmuş olmasıydı… Caroline kesinlikle onun tarafında yer alacaktı.
‘İvan hepimiz için büyük bir güvence Caroline, Beatrice kozlarını doğru oynarken bizi de yükseltecek ve inan bana Beatrice her zaman doğru kozu oynar.’
‘Ona neden benim kızımdan çok senin torunun denildiğini şimdi anlıyorum.’demişti Caroline dudaklarını büzerek… Biranlık bir sessizliğin ardından boğazında oluşan yumruyu görmezden gelerek konuştu. ‘Bu çok büyük bir fedakarlık gibi geliyor anne, diğer çocuklarım için ilk evladımdan vazgeçiyor gibi hissediyorum.’ İki evladını kurtarmak için… Bu gerçekten bir anne için çok zor bir karardı. Beatrice’in mutsuz olma ihtimali vardı ve bu onun kalbini acıtıyordu.0
‘Sevgili kızım, lütfen…’demişti Johanna ona yaklaşırken, ‘Bu tüm çocukların için en iyi seçenek, güven bana. Eğer öldürülmek ve ülkeyi terk etmek arasında kalırsak İvan yine yanımızda olacaktır.’ Johanna kararlılıkla kızının gözlerine bakmış ve onu ikna etmenin mutluluğunu yaşamıştı. Ve şimdi Klaus’un ikna olması gerekiyordu.
‘Hah!’dedi Johanna. ‘Caroline’ı bana karşı kışkırtmaya çalışmamalısın, o benim kızım.’
Niklaus hemen ona cevap verdi. ‘Ve benimde karım. Yani çocuklarımız hakkındaki kararları birlikte alırız, başka birinin karışmasına gerek duymadan.’ Adamın içinden bir şeyleri yok etmek geliyordu ama Johanna’nın yanında bunu yapmak yeterince akıllıca değildi. Bu yüzden kadına arkasını dönerek sakinleşmeye çalıştı. Ama Johanna onun istediğini yapmayarak ona yaklaştı.
‘Beatrice artık büyüdü.’
Adam yüzünü ellerinin arasına aldı. ‘Tanrı Aşkına, o daha çok küçük.’ Onun küçük kızı… Beatrice asla fazlası değildi. Klaus onun evlenecek yaşa nasıl geldiğinin farkında bile değildi! Ve Rusya çok uzaktı, Beatrice’i ellerinin arasında tutmak isteyen babası için çok uzaktı.
Johanna bu sefer farklı bir yol izlemeye karar verdi. Gerçekleri söyledi. ‘İnsanlar konuşmaya başlayacak prensim, onun da yiğeniniz gibi mi olmasını dilerdiniz? Esther’in evlenmeme sebebi neredeyse tüm ülkenin dilinde…’ Karşılığında aldığı cevap ise oldukça yüksek sesteydi.
‘Sınırınızı aşıyorsu-’
Kadın duruşundan ihtimas vermedi. ‘Doğru olanı söylüyorum, Beatrice benim torunum, benim kanım… Onun her şeyin en iyisine sahip olmasını dilerim. Ve en iyisine sahip olmasını sağlayacağım.’ Yıllardır bunun için çabalıyordu zaten! Prensin onun sözünü dinleme zamanı gelmişti. Beatrice’in ve diğer çocuklarının iyiliği için.
Klaus ellerini masasına koydu. Yüzünde acı bir ifade vardı. ‘Rusya çok uzak bir mesafe…’
Johanna ona yaklaşarak fısıldadı. ‘Onu kaybetmeyeceğiz.’
Adam başını salladı. ‘Hayır, edebiliriz. Rusya’da başına bir şey gelmesi düşüncesi bile beni öldürüryor.’
‘İvan ona iyi bakacaktır.’dedi bu kez Johanna, Klaus ona cevap olarak alaycı bir bakış attı. Konuşmadan önce dişlerini gıcırdattı. ‘Onu tanımıyorsunuz bile. Tek bildiniz aptal gözlem kağıtları…’
Johanna bunun en uygun an olduğuna karar verdiğinde, iki gündür düşündüğü planını ortaya atto. ‘Onu buraya çağırın, emin olun Çareviç bunu hemen kabul edecektir.’
Johanna Niklaus’un gözlerindeki kararsızlığı gördüğünde istediğini elde edeceğini anladı, hemen değildi ama adam daha mantıklı düşünüyor gibi görünüyordu. Ama ağzından çıkanlar Johanna’nın derin bir nefes almaya ihtiyaç duymasına neden oldu. ‘Leydim, bu konu hakkında bir daha konuşmak istemiyorum, Çareviç mevzusu kesinlikle kapanmıştır. Ayrıca küçük kızımın bunlardan haberdar olmaması herkes için en iyisi olur.’ Ardından hızla çarpılan kapıyla Johanna tek başına kalmıştı. Seçeneklerini değerlendirdi. Niklaus’un kesin duvarlarının sallandığını hissetmişti, sallanan duvarlar yıkılmaya her zamna bir adım daha yakın olurlardı.
Johanna istediğini alana kadar durmayacağına yemin ederken ikinci kozunu ortaya atmaya hazırlanıyordu. Caroline onu mutlaka ikna edecekti.
*
‘Konuşmamız gerekiyor değil mi?’dedi Caroline kocasının yeşil gözlerine bakarken, içinde gelecek günlerin sıkıntılarını taşıyordu.
‘Hangi konu olduğunu tahmin ediyorum.’
‘Biliyorum…’dedi kadın. Yavaşça oturduğu yerden kalkarak Niklaus’un yanına geçti ve ellerini koltukta oturan kocasının omuzlarına getirdi. ‘Sende benim nasıl düşündüğümü biliyorsun.’
‘Evet biliyorum, annen beynini kendi düşünceleriyle beslemiş.’
‘O kötü bir şey istemiyor.’dedi Caroline kısık bir sesle. ‘Herzaman bizim tarafımızda.’
‘Bu lanet şeyi bilmek kendimi daha iyi hissettirmiyor, aşkım.’dedi adam, başı katıksız bir ağrıyla baş başaydı. Sinirlerini Caroline’dan çıkarmak istemiyorsa bile bunu yapıyor gibi hissediyordu. Ama kendisine sakin olmasını fısıldadı, nazik karısı onun içindeki şeyleri kaldıramazdı.
Caroline’ın ona sevgisini vermesine izin verdi. Kadının elleri yavaşça başının ağrıyan noktalarına dokunurken, nefesini kulağına değdiriyordu. ‘Klaus bunun benim için anlamını da biliyorsun. Beatrice bizim ilk çocuğumuz ve onun incinmesini asla istemem.’
Klaus konuştuğunda sesi oldukça kısıktı. Sanırım o da karısının dinginliğinden dolayı biraz olsun rahatlamıştı ama içindekileri onunla paylaşması gerektiğini biliyordu. ‘Beatrice’in bizden uzak kalmasını istemiyorum.’
Caroline onun yanağına ufak bir öpücük kondurdu. ‘Asla sesli söyleyemedin değil mi? Beatice senin en sevdiğin çocuğundu.’
Klaus ona baktı ama hemen bakışlarını kaçırdı. Caroline onun dudağında oluşan küçük gülümsemeyi görmüştü. ‘Ben buna böyle demezdim.’
‘Ama öyle değil mi?’diye inat etti. Biliyordu ve Klaus’un da onun bildiğini bilmesini istiyordu.
‘Caroline, aşkım… Bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum ama sanırım öyle. Demek istediğim o senden istediğim tek şeydi. Benim olan bir şey, bir kız evlat. Asla Chris ve Bauer’i daha az sevdiğimi söylemiyorum ama sanırım Beatrice benim için daha özel bir çocuktu.’
Caroline gözlerinden damlayan ufak yaşları kocası fark etmeden sildi. Elini onun omzundan çekerek ona yaklaştı ve kocasının onu kolları arasına almasına izin verdi. Yıllar boyunca onun kollarında olmak kadına huzur vermişti. Şüphesizki kocasını çok fazla seviyordu ve bu sevgi her geçen gün daha da artıyordu. Caroline yaşadığı bir gün bile ona evet demekten pişman olmamıştı. ‘Bunu onun iyiliği için yapmalıyız Klaus.’
Klaus’un onu saran kollarının daha da gerildiğini hissediyordu ama adam bir şey söylemedi. Caroline bu kabullenişi başını sallayarak onayladı. Yaptıkları her şey çocukları içindi. Daha önce annesinin nasıl hissettiğini tam olarak anlamıyorsa da şimdi her şey daha açıktı…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Historical FictionNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...