Merhaba arkadaşlar, evet 13. Bölüme geldik. Okuyucularımın hepsine ayrı ayrı çok teşekkür ederim.
LÜTFEN OY VERİP, YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :D
13. BÖLÜM
İki arkadaş durmadan birbirleriyle vakit geçirip, özlem giderirken günler günleri kovalamış ve balo vakti yaklaşmıştı. Saray her gün apayrı misafirleri konuk ediyordu. Herkes halinden çok memnundu. Misafirlerle son derece iyi ilgileniyordu. Hatta Forbeslerin bile mutlu oldukları söylenebilirdi. Dük işleriyle ilgileniyordu genellikle arada karısıyla Elijah ve Charlotte ile görüşüyordu.
Katherine ve Damon genellikle baş başa vakit geçirip, aşklarını tazeliyorlardı, oğullarının yokluğunda. Stefan ise bazen prens ile bazen de prenses ve kardeşiyle zaman geçiriyordu.
Rebekah ve Caroline oldukça eğlenceli zamanlar geçirmiş ve mutluluk dolu günler yaşamışlardı. İki kız sarayın gezmedikleri yerini bırakmamış, konuşmadıkları insan kalmamıştı.
Caroline’ın anlamadığı bazı şeyler vardı. Mesele Rebekah tüm bu insanların adlarını nasıl hatırlıyordu? Kendisi bir gün biriyle tanışsa öteki gün adı hafızasında kalmıyordu. Bu kaba bir davranıştı ona göre ama elinden bir şey gelmiyordu.
Annesi ve yengesi de bu konuda yetenekli bu konuda. İki kadın da saraydaki herkesi tanıyor gibi gözüküyordu ve bu duruma oldukça şaşırıyordu. Gerçi annesi ve yengesi söz konusu olduğunda Caroline hiçbir şeye şaşırmıyordu artık. Falcı muhabbetinden sonra özellikle…
Katherine ona falcının anlattıklarını anlatmış ve kadına oldukça inandığını belirtmişti. Annesiyle bu konuda konuşmamıştı Caroline ama onun da aynı görüşte olduğu belliydi.
İkisine kendisi hakkında neler dediklerini sormuş ama cevap alamamıştı. Yengesinin dayanamayıp anlatacağının düşünse de haksız çıkmıştı çünkü Katherine ağzını oldukça sıkı tutmuştu bu konuda.
Annesinden zaten anlatmasını beklemiyordu. Annesi onunla vakit geçirmek istediğini söylemişti önceleri, sonra ise bazı işler peşine düşmüş, bu yüzden ancak zorluklarla vakit geçirmişlerdi. En çok, yemeklerde ve çay saatlerinde görmüştü annesini, Caroline. Bazen de kadın, gece odasına gelip kızı ve torunuyla birlikte yatıyordu. Caroline annesine sarılıp uyuduğu zaman dünyanın en güzel uykusunu çekiyordu. Bu cennet diyordu kız içinden, annemin kolları cennet… Sabah ise huzur içinde uyanıyor ve annesinin yokluğunu fark edip, biraz üzülüyordu.
Sonra ise neden üzülüyorum, zaten annem hep yanımda diye kendini avutuyor ve Rebekah ile buluşuyordu.
Aslında Rebekah ile konuşmak istediği bir şey vardı Caroline’ın ama cesareti toplayıp bir türlü konuşamıyordu. Nasıl diyebilirdi ki, ağabeyinin o gün aile toplantınıza katılmama nedeni bana resim atölyesini gezdirmesiydi diye?
Utanıyordu kız bunu söylemekten, Rebekah’nın aralarında bir şey olduğunu –olabileceğini- düşünmesini istemiyordu. Sonuçta öyle bir şey yoktu. Prens onu küçük kız kardeşi gibi görüyor olmalıydı.
Caroline, bu konuda düşünüp, en uygun zamanda arkadaşını söylemeye karar vermişti.
Tam da balodan bir gün önce Frenkie Delanoë onların elbiselerini hazır ettiği haberini yolladığı zaman, bahçeden Rebekah’nın suitine doğru giderken en uygun anın bu olduğunu düşünmüştü Caroline.
‘Rebekah, Kol’un bebeğinden haber var mı?’diyerek sözüne başlamıştı.
Rebekah derin bir çekmiş ve arkadaşının kolunda ilerlerken konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Ficção HistóricaNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...