Herkese merhabaa :D Yine geç geldiğini biliyorum bölümün :( Bunun için üzgünüm :(
Ama size iyi bir haberim var yeni bölüm iki ya da üç güne yayınlancak, umarım böyle telafi edebilirim :D Oy verip yorum yaparsanız çok mutlu olurum, şimdiden herkese teşekkürler :D
16. BÖLÜM
Caroline at arabası ile uzaklaşan ailesinin ardından bir kez daha baktı. Yanı başında elini tutan yeğenini alıp merdivenlere doğru ilerlerdi. Katherine’nin yaşlı gözlerle onları takip ettiğini hissediyordu. Merdivenlere ulaştığında yengesi ve ağabeyine ufakça selam verip, Henry ile odalarına çekildi. Aslında her ne kadar Katherine’in yanına gitmek istese de yengesinin zamana ihtiyacını olduğunu biliyordu, o yüzden onu biraz yalnız bırakmayı seçmişti.
Katherine elinde mendiliyle beraber kah göz yaşlarını siliyor kah koluna girdiği Stefan’dan destek almaya çalışıyordu. Damon’u şimdiden özlemesi normal miydi?
Odasının kapısına geldiklerine Stefan ondan nazik hareketlerle ayrıldı ve alnına ufak bir öpücük bırakıp onu yardımcılarına emanet etti ve Niklaus’un odasına doğru ilerledi.
Niklaus’a hazırlanması için yardım edeceğine dair söz vermişti. Bu hazırlık eşya hazırlamak değildi tabiî ki. Daha diplomatiksel hazırlıklardı bunlar. Niklaus kralın yanına gidene kadar bazı mektuplara cevap yazması gerekiyordu. Bunların hepsini tek başına halledemeyeceğinden Stefan’dan yardım istemişti.
Stefan kapıyı çalıp içeriye girdi ve kafasını kağıtlara gömmüş dostunu gördü.
Yavaşça masasının üstüne hafifçe oturdu ve ‘Seni işlerinle bu kadar ilgileniyorken görmek çok etkileyici.’diye takıldı, kendisine ukala bir biçimde bakan arkadaşına.
Niklaus sandalyesinde arkasına yaslandı ve ayaklarını hafifçe kaldırarak masasına uzattı.
‘İşlerimi severim.’
‘İşlerin kılıç ve ya kan ile ilgiliyse…’diyerek yanıtladı, Stefan.
‘Haklısın…’derken gülüyordu ikiside…
Stefan ellerini masadaki kağıtlarda gezdirdi. Kraliyet mührü taşıyanlar ayrılmıştı. Onun yanında da asil ailelerden gelenler vardı. Hatta kendisinin yolladığı bir mektup bile bulunuyordu içinde. İşin gerçeği burada cevaplanmayı bekleyen pek çok mektup vardı. İkisinin de oldukça uğraşması gerekecekti.
Stefan masadan kalkıp kendisine bir bardak şarap doldurdu.
Niklaus kendisinden bir komut bekleyen adama bakıp gülümsedi. Eliyle daha önceden ayırdığı mektupları ona doğru uzattı.
‘Bunlar senin için.’
Stefan’ın buruşan suratını görünce bir kahkaha daha koptu dudaklarından.
‘Dostum, bunlar da ne böyle?’
‘Sadece birkaç mektup…’dedi prens.
Stefan prensin elindeki mektupları alıp incelemeye başladı.
‘Tanrım! Burada en az 150 mektup var.’diyerek isyan etti.
Niklaus dudaklarını büzdü, yoksa ağzından kaçan kahkahalara engel olamayacaktı.
‘Sana kolay olmadığını söylemiştim.’diyince, Stefan ikisinin de gülmesini sağlayan o sözleri söyledi.
‘Keşke kibarlık edip, sana yardım edeceğime dair söz vermeseydim.’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Historical FictionNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...