28. BÖLÜM
‘Bu kadar harika görüneceğini düşünmemiştim.’ Katherine elinde mendiliyle karşımda ağlıyordu. Giydiği yeşil elbise onu olağanüstü gösteriyordu. İki adımda yanına vardım ve ona sıkıca sarıldım. ‘Neden ağlıyorsun?’diye şaşkınlıkla sordum.
‘Küçük kızımın büyümesine…’derken tekrardan ağlamaya başlamıştı. Beni aynanın karşısına geçirdi. Krem rengi elbisem gerçekten çok güzeldi. Kumaşını annem seçmişti ve terzi bir aydır bunun üstünde çalışmıştı.
‘Prens seni görünce tekrar aşık olacak.’dedi ve gözlerindeki yaşı sildi gülerek. Bunlar mutluluk gözyaşlarıydı biliyordum.
Tüm gün boyunca yanımdan ayrılmamıştı Katherine. Annem sadece sabah benim uyandığımdan emin olmak için gelmişti yanıma. Ona hak veriyordum, kalemiz bir haftadır misafirlerle dolup taşmıştı. Daha tüm odaların dolduğunu görmemiştim bile. Hatta nişan için gelen bazı kimselerin yakınlardaki hanlarda kaldıklarını söylemişlerdi. Babam askerlerini eğitmek için ormanda çalışmaya başlamıştı Damon ve Stefan’ı da alarak.
Kralın ve metresi Sage’in de nişan için buraya gelmesi annemin sorumluluklarını daha da arttırmıştı. Son üç gündür uyuyup uyumadığını bile bilmiyordum. Yengem Margaret ona yardım etmeseydi daha da yorulacağı kesindi.
Katherine, dayımın dün hediye ettiğinde annemin ağlamasına sebep olan kolyeyi çıkardı. Kolye büyük annem Caroline’a aitmiş. Ondan öncede onun kayınvalidesi İsabel’e. Büyük annem Caroline büyük babam Ronald ile evlendiği zaman hediye etmiş. Dayım madalyonu taktığı anda annem hıçkırıklara boğulmuştu. Madalyon Trontole ailesini simgeliyordu.
Madalyonu boynuma taktığımda kendimi bu nişan için gerçekten hazır hissettim. Kapı çalındı, Katherine ile birbirimize bakarken. İçeriye giren Rebekah beni süzdü önce. Sonra yukarıya kıvrılan dudaklarından beni güzel bulduğunu anladım. ‘Caroline, muhteşem görünüyorsun. Niklaus seninle evlendiği için asla pişman olmayacak.’
Gelip bana sarıldı. Bende ona aynı şekilde karşılık verince ancak Katherine’in sesiyle ayrılabildik. ‘Rebekah, Caroline saçlarınız bozulacak.’
Rebekah’nın gelişinden sonra oda birden bire hızla dolmaya başladı. Önce Margaret geldi odasıma. Margaret bu kalede asla misafirlik yapamayan biriydi. Annem ile tüm işleri birlikte halletmişlerdi. ‘Tanrım, küçük meleğim. Sen ne kadar da güzel olmuşsun.’dedi bana sarılarak.
Onun ardından Charlotte ve Marie katılmıştı aramıza. Onların iltifatları da yanaklarımın kızarmasına neden olmuştu.
Rebekah ve Charlotte misafirleri karşılamak için salona inmeye karar verince yengem Margaret’da anneme bakmak için çıkmıştı odadan. Kızlar son bir kez daha düzlemişlerdi saçımı. Marie ile Katherine konuşmaya daldıklarında merakla sordum. ‘Bebekler neredeler?’
‘Annem onlar için bir oda ayarladı. Gece boyunca rahat edebileceğiz. Kızlar bebekler konusunda en az bizim kadar iyiler. Başlarına da muhafızlar dikildi. Bebeklerin başına bir şey gelmemesi için her şeyi düşündük.’dedi Katherine gülerek. Marie’den fazlasıyla hoşlanıyordu.
Marie sakin bir kızdı. Ama etrafa yaydığı hoş bir enerjisi vardı. Sanırım bende ondan oldukça hoşlanmıştım. Kol ile birbirlerine pek benzemiyorlardı ama aralarında güzel bir ilişki olduğunu düşünüyordum. Zaten Marie gibi biri Kol ile evli kalamazsa, kimse kalamazdı.
Kapı bir kez daha çalındığında gözlerimin yaşlarla dolmasını sağlayan kişi belirdi. Annem.
Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. O güçlüydü. Cesurdu. Ve kimseye yenilmeyen bir yapıya sahipti. Ama şimdi gözleri yaşlarla dolu iken tüm o ihtişamından uzakta görünüyordu. ‘Benim küçük Caroline’ım.’diyerek sarıldı bana. Gözyaşlarım yanaklarımdan akarken hiçbir şey göremez durumdaydım. Hissettiğim bu his çok farklıydı. Annem beni saran bir koldan çok daha fazlasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Historical FictionNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...