Güzel Gelişmeler...39.BÖLÜM

3.8K 150 78
                                    

39.BÖLÜM

‘Sen iyi misin Caroline?’ Adam karısının solgun yüzünü ellerinin arasına almıştı.

Babası öleli neredeyse iki ay olmuştu ama kız hala ara ara kabuslar görmeye devam ediyordu. Klaus karısının kendisine sarılmasına izin verdi. Yatakta geriye doğru uzanırken kızı kendisinden ayırmadı. Sağ eliyle saçlarını okşarken, diğer eliyle de onu sımsıkı tutuyordu. ‘Konuşmak ister misin?’

‘Sana kabuslarımı anlatmak istemiyorum…’dedi kız mırıltıyla. Adamın onun için endişelenmesini istemiyordu. Kimsenin onun için endişelenmesini istemiyordu.

‘Bu seni rahatlatacaktır.’ Adamın güven dolu sesiyle başını biraz kaldırdı Caroline…

‘Gözleriniz beni yeterince rahatlatıyor prensim.’ Bu oldukça içten kurulmuş bir cümleydi. Adam bu sözlerin karşısında gülümsedi. Kıza ufak bir öpücük verdi. ‘Uyumalısın. Şimdi gözlerini kapat.’

Kız bunun boşuna bir çaba olduğunu bildiği halde gözlerini kapattı. Uyuyamıyordu, daha önce bu başına pek çok kez gelmişti. Sabaha kadar kocasının kollarında kıpırdanıp duracaktı. Biliyordu. Ama Nik’i de rahatsız etmemeye gayret edecekti. Adam bu günlerde oldukça yorgundu.

İskoçlarla bir anlaşma imzalanmıştı. Klaus gece gündüz uğraştığı işin sonuçlarından memnundu. Pek karlı çıkmışlardı. Savaş tazminatı ise İskoçlar açısından pek iyi olmamıştı. Üç nesil önceki kazançlarını bile İngilizlere bağışlamışlardı.

İngilizler, saraya gönderdikleri muhbirler sayesinde Kral Ronnie’nin ağır hastalandığını öğrenmişlerdi. Adam hemofili hastasıydı. Savaş alanında atından düşmüştü ve iyileşmesi için oldukça zaman gerekmişti. İyileştiğinde ise, ayağı tekrar kırılmıştı. Kimse onun yaşayacağını sanmıyordu. Ve hastalık oldukça gizli tutuluyordu. Halkının çoğunun bile bu bilgiden haberi yoktu. Eğer kral ölürde yerine küçük oğlu çıkacak olursa, bu şüphesiz düşmanlarının işine gelecekti. İskoçlar isyan bayraklarını çekip, küçük oğlanın krallığını tanımayacaklardı. Ülke bölünme tehlikesindeydi. Böyle bir durumda İngiltere’nin tüm isteklerini kabul etmekten başka şansları da kalmamıştı.

‘Yarın seninle ufak bir gezintiye çıkabiliriz.’dedi prens. Kızın uyumadığını anlamıştı, o uyumazken kendisi de uyuyamıyordu. ‘Belki ufak bir piknik?’

‘İşlerin tamamen bitmiş gibi?’ Aklına artık öbür Mikaelsonların yanına dönecekleri düşüncesi gelmişti. ‘Kralın sarayından ayrılacak mıyız?’

‘Sanıyorum ki öyle… Kol oradaki işleri halletse de eve dönme zamanımız geliyor.’ Kız istemsizce ürperdi, ev kelimesi onun üstünde pek hoş etkiler yaratmıyordu.  Adam konuşmasına devam etti. ‘Rebekah’yı görmelisin, buradan gitmek için aramızda en heyecanlısı o. Ve bunun bir Forbesle ilgili olduğuna eminim.’

Caroline onun kıkırdamalarına katıldı. Rebekah Stefan ile, genç adamın Bristol dük ilan ettiğinden beri görüşemiyordu. Kendi evlerine gitmek, Stefan’a sadece birkaç saatlik mesafede olmak demekti ve açıkçası bunun için can attığını herkes görebiliyordu.

Niklaus’un bu konuda bu kadar anlayışlı olmasından memnun oldu Caroline. Açıkçası bir zamanlar bu ilişkiye asla onay vermeyeceğinden korkmuştu. Ama şimdi tüm o karamsarlık toz olup uçmuştu. Niklaus bu konuda oldukça nazik davranıyordu. Kız bunun, Rebekah’nın ölümden dönmesiyle bir ilişkisi olduğunu düşünmüyor da değildi. Ağabeylerinin davranışlarında bariz değişimler olmuştu, o kötü günlerden sonra…

‘Seninde Stefan’ı özlediğini biliyorum. Gerçek şu ki, bende onu özledim.’ Adam karısının kıkırtılarından sonra bu gerçeği itiraf etmişti.

Uzun Zaman ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin