38.BÖLÜM
‘Bunu yaptığına inanamıyorum. Tanrım, eğer fark etmeseydim bende o zehri içecektim. ’diye bağırdı Margaret.
Campbell ona tek adımda yaklaştı. ‘Kapa çeneni Margaret. Birinin duymasını mı istiyorsun? Bu bizim canımıza mal olur!’ Kadının kolunu tutup onu kendisine çekti. Gözleri bir alevi andırıyordu ama Margaret ondan korkmamayı öğrenmişti, hem de yıllar önce…
‘Katilsin sen! Bizi… Bizi… Öldürecektin Campbell.’ Sesi cümlenin sonuna doğru kısılmıştı. Saçları dağılmış, titremeden duramıyordu. Elleri tutmuyordu artık. Zehirlenen Katherine için endişeleniyordu.
Bunu yapan kişinin kocası olduğunu hemen anlamıştı. Anlamaması imkansızdı zaten, yıllarca bu koku beynine kazınmıştı Margaret’ın. Onlar dışında kimse bilmezdi bu kokuyu. Daha önce tanıyan çıkmamıştı. Asla da çıkamazdı. ‘Bana bilmediğin bir şey söyle Margaret. Bir katil olduğumu zaten biliyordun ve bu benimle evlenmene engel olamamıştı. Hatta benimle evlenirken oldukça sevinçli görünmüştün.’
‘Bizi öldürecektin. Aptalca bir sebepten dolayı bizi öldürecektin!’ Kendini geri çekti. ‘Bunu nasıl yapabilirsin? Beni hiç mi düşünmedin? Sana iki oğlan verdim, lanet olası beni hiç mi düşünmedin?’ Gözleri yaşlarla parlıyordu. Hayatını geçirdiği adam için bu kadar değersiz olmak ona çok ağır gelmişti. Ona içirecekti, ona zehri içirecekti. Campbell onun ölmesini istemişti. ‘Bunu nasıl yapabildin? Sana inanamıyorum.’
‘Bir bir savaştayız kadın. Bunun için fedakarlıklar yapmamız gerekir!’dedi Campbell. Sesi kızgındı.
‘Bunun için beni mi feda edecektin? Peki ya kız kardeşini? Johanna’yı da mı? Ya da kendi yeğenini? Caroline olmazsa, bu oyunu nasıl oynayacaksın?’ Bağırmıyordun artık ama her an bayılabilirdi. Kendisini büyük koltuğa attı ve sakinleşmeye çalıştı. Campbell önünde diz çöktüğünde gözyaşları akmaya başlamıştı.
‘Hiçbirinizi feda etmedim, Margaret. Zehri fark edeceğini biliyordum. Eğer bilmeseydim, bunu yapar mıydım?’ Karısının gözlerine baktı. Ona inanmasını istiyordu, buna ihtiyacı vardı. Kendisini öldüreceğini düşünmüş olmazdı. Düşünmemeliydi. Eliyle kadının gözyaşlarını sildi. Kadın adamın yumuşak parmaklarından kurtardı.
Ona planının daha önce anlatmak istemişti ama buna karşı çıkacağını biliyordu. Bu yüzden belki de ilk defa yaptığı bir şeyi karısından saklamıştı. ‘Eğer seni öldürmek isteseydim, bu zehri kullanır mıydım?’
Kadın bakışlarını adama çevirdi, ciddi görünüyordu. Bu zehri daha önce kullanmışlardı. Campbell’in, Margaret’ın zehri tanıyacağını düşünmesi olasıydı. ‘Yine de içebilirdim.’
‘Hafifletilmişti.’dedi Campbell ayağa kalkarak. Sonra etrafı iyice inceledi bir kez daha, kimsenin olmaması için önlemler almıştı ama yine de bir kez daha kontrol etti. Kimse yoktu. ‘Margaret, sizin içkinizin içinde zehrin miktarı azdı. Bunu düşünemeyecek kadar aptal olduğumu mu sandım. Eğer Charlotte ve kralın metresi kadar fazla olsaydı, prenses ve Katherine çoktan ölmüş olurdu. Ama yaşayacaklardır. Bundan eminim. Zehri kusmaları yeterli…’
Margaret, bu duruma üzülse mi sevinse mi bilmedi. Kocası onu ve ailesi olarak gördüğü insanları az miktarda zehirle zehirlemeye çalışmıştı. ‘Ölebilirler, Campbell. Bu ihtimali hiç düşünmedin mi?’
Biraz daha düşündü kadın. Kocasını tanıyordu, o asla ilerini olasılıklara bırakmazdı. Her türlü ihtimale karşı kendisini güvenceye alırdı. Çıkardığı sonuç ise, ‘Caroline’ın içkisinde zehir yoktu.’oldu. ‘Onu kaybetmeyi göze alamadın. Ve tahmin edeyim, Johanna’nın da içmeyeceğini biliyordun!’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Fiction HistoriqueNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...