İyi Bir İnsan... 6. BÖLÜM

9.3K 270 19
                                    

Şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerimle, ona bakıyordum. Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşı karşıyaydım. Ne hareket edip, prensin kucağından inebiliyordum ne de konuşup bir şeyler söyleyebiliyordum. Kıpkırmızı olduğuma da şüphe yoktu. Daha tuhaf olan şey Niklaus’ta bana bakıyordu. Sadece bana bakıyordu. Sanırım o da ne yapacağını şaşırmıştı.

Etrafımıza pek çok asker ve kadın tarafından sarılmıştı. Kendi yardımcılarımızın da orada olduğundan emindim.

-‘Herkes dağılsın!’

Prensin otoriter sesi herkesi etkilemiş olmalıydı, çünkü bir süre sonra etraftaki sesler uzaklaşmaya başladı ve sonunda yok oldu. Ben ise hala prensin kucağındaydım ve inmek için bir hamle yapmıyordum.

Birden Rebekah’nın sesini duydum. Benim için endişelenmiş olmalıydı. Kafamı ona çevirdim. Gözleriyle bana bakıyordu. Sanki bir şeyim var mı diye kontrol ediyordu. Kontrolü bittiğinde tekrardan yüzüme odaklandı.

-‘Tanrım, Caroline ben çok özür dilerim. Böyle olacağını tahmin etmemiştim. Şükürler olsun ki prens Niklus buradaydı.’

Niklaus’a doğru baktım.

Hala bana bakıyordu. O delirtici, yeşil gözleriyle…

-‘Leydim, iyi misiniz?’

-‘Şey… Teşekkürler Prens hazretleri… Siz olmasaydınız… Şey… Beni tekrar yere…’

Gevelediğim cümleme güldü ve beni yavaşça yere bıraktı.

-‘Önemli değil; CAROLİNE.’

Ayaklarım yere değer değmez, dengemi sağlayacağımı düşünmüştüm. Ama yine, yanılmıştım. Prens tekrardan bana yardım etmişti. Belimden tutup, dengemi sağlamıştı.

-‘Teşekkürler, tekrardan. Efendim. ’

Yavaşça, belimde duran ellerinden kurtuldum. Bir adım geriye çekildim. Prensin burada olması büyük şanstı. Benim şansımdı.

-‘Siz küçük hanımlar, böyle tehlikeli durumlardan uzak durmalısınız. İkinizin den birinin yaralanmasını istemem.’

Gözlerini kız kardeşine dikmişti. Sesi kızgın çıkıyordu.

Rebekah gelip bana sarıldı. Bende ona karşılık verdim.

-‘Bir daha seni asla çekiştirmeyeceğim. Yemin ederim Caroline.’

Ayrıldığımızda ona gülümsedim ve ayakkabılarımı aramaya çalıştım. Birisi çiçek konulan, büyük saksının dibindeydi. Diğeri ise koridorun ortasında, kırmızı halının üstündeydi. Aceleyle ayakkabılarımı ayağıma geçirdim.

-‘Pekala, bayanlar sizlere bahçeye kadar eşlik edeyim. Hava güzel olduğu için, çayımızı dışarıda içmeye karar kılınmış anlaşılan. Acele etsek iyi olur.  Kimse bekletilmekten hoşlanmaz.’

Aklım, anneme gitti. Prens kesin, ona başıma gelenleri anlatacaktı. Ve annem, asla Mikaelsonlarda kalmama izin vermeyecekti. Zaten kalmamam için bir bahane arıyordu. Şimdi bu başıma gelenleri duyunca neler söyleyecekti kim bilir.

Annemin otoriter sesi, kulaklarımda çınlıyordu sanki.

‘Böyle tehlikeli durumlara düşecek kadar küçüksün işte. Kendine bakamazken, biz seni burada, yalnız nasıl bırakabiliriz Tanrı aşkına?’.

Telaşla Rebekah’nın kulağına eğildim.

-‘ Ne yapacağız Rebekah? Annem, demin olanları öğrenirse; seninle kalmama katiyen izin vermez. Prens hazretleri ya anneme anlatırsa?’

Uzun Zaman ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin