Uzun koridorda sinirli bir şekilde ilerliyordum. Bu kız beni çıldırmak için annesinden çıkmış olmalıydı. Ona söz geçirmek imkansızdı. Ne zaman ondan bir şey istesem benim istediğimi yapmamak için bin bir neden buluyordu.
Elijah’a Rebekah’ya haber ver dememe rağmen odama hala gelmemişti. Ben de odasına bir hizmetçi yollayıp heberimi tekrar ettirdim. O ise aynı hizmetçi ile işleri olduğu için gelemeyeceğini bildirmişti.
Bunlar hep Finn’in suçu diye düşündüm. Onu bu kadar şımartmasaydı bunlar olmazdı.
Rebekah’nın odasının önüne gelince durdum.
Sakin olmam lazım diye mırıldandım. Eğer olmassam ve onu alttan almassam asla istediklerimi elde edemezdim.
Önümdeki muhafızlara çekilin işareti yaptım. Ve kapıyı tıklattım.
-‘Girin…’
Rebakkah masasında oturup bir şeyler yazıyordu. Sarı saçlarını tepesinde toplamıştı. Ve 16 yaşındaki bir kızdan daha olgun görünüyordu. Bir an bana ne kadar benziyor diye düşündüm.
-‘Rebekah aşkım… Seninle bir şey konuşmam gerekiyor. ’
Yanındaki hizmetlilere elimle gidin işareti yaptım. Kadınlar aceleyle dışarıya çıktılar.
Sabırla bana bakmasını bekledim.
Arkasını bile dönmedi.
-‘Acil…’ diye ısrar ettim.
Homurdandı.
-‘Niklaus gördüğün gibi bazı işler üstünde uğraşıyorum. Ve bu da acil!’
Masasına doğru ilerledim ve masaya dayandım. Önendeki kağıtlara baktım. Bir kaçını elime alıp incelemeye başladım.
Üstlerinde aile mührümüz vardı ve krallın mühürü.
Kralın yazısına gülümsedim, Finn hiçbir zaman güzel bir el yazısına sahip olamamıştı.
Güncel şeylerden bahsediyorlardı. İngiltere’nin durumu, Fransız kralıyla olan görüşmesi, arada yeni metresi Sage’den de bahsetmişti. Bu Finn asla akıllanmayacak diye düşündüm.
-‘Krala mı yazıyorsun?’
Kağıttan başını kaldırıp bana baktı. Sonunda…
-‘Hayır. Kral bana yazdı ama şu aralar ona cevap veremiyorum. Şu mektuptan sonra ona da yazıcam. Söylememi istediğin bir şey var mı sevgili abiciğim?’
-‘Finn’e söylemeni istediğim bir şey yok , olsa da bunu kendim de isteyebilirim, biliyorsun canımın içi. Ya da dur; ona Kol’u bir süre daha yanında tutup tutamayacağını sor. Bir şölen vermeyi planlıyorum ve Kol da planlarıma dahil değil anlıyorsun değil mi aşkım… ’
Bana bir şey söylemek için ağzını açtı. Bir an duraksadı. Kötü bir şey vardı.
-‘Rebekah abine söylemen bir şey mi var?’
Yüzünü ellerimin arasına aldım. Kesinlikle bir şeyler saklıyordu.
Gözlerini kapattı. Derin bir iç çektim. Yine ne var anlamında kaşlarımı kaldırdım. Rebakah gözlerini hafifçe açıp gülümsedi. Zoraki bir gülümsemeydi bu. Sanki beni sakinleştirmek için tatlı görünmeye karar vermişti.
-‘Bunu sana Elijah’ın bunu sana söylemesi gerekiyordu aslında. Söylemedi mi?’
Başımı hayır anlamında salladım.
-‘Kol yola çıkmış olabilir. Şölen için onu uzak tutmak istediğini biliyorum ama sorun çıkmayacak bunu hissedebiliyorum. ’
Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Rebekah’nın yüzünü bıraktım. Odamda Elijah’a onu kontrol altında tutmasını söylemiştim ve bunu derken Finn’in yanında kalmasını kasdetmiştim ama küçük kardeşim eve dönmek için yola çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Historical FictionNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...